Saturday, December 06, 2008

Ezgi ve Ozan'in tecrubesiz annelerinden ilk duygu ve dusunceler...


33. haftadaymisim en son yazdigimda... az kaldi demisim, sabirsizlanmisim... kendimle vakit gecirmisim sonra, kahve icmeye, iki sayfa kitap okumaya vaktim varmis... sanki seneler onceydi.


Ezgi 2.5, Ozan 2.8 kilo olarak Norah Jones esliginde 18 Kasim tarihinde dogdular... Dogumu bir otel odasinda 3 gun boyunca bekledik, cunku hastane eve cok uzak bizim dogum ise cok yakindi...Burada 38 haftadan iki gun once bile bebekleri sezeryan ile almanin yasak oldugu bir TIP anlayisi var, dolayisiyla yalvar yakar olmama ragmen, nisanimin gelmis olmasina ragmen, degil cocuklari kendimi bile tasiyamayacak kadar agir olmama ragmen cocuklari almadilar. Iyi ki de almamislar... onlar iceride bu uc gun icinde 3 gram bile almis olasalar buna degdi...

Yuzbinlerce sukur ki, kucuk olmalarina ragmen saglikliydilar... Sezeryan, epidural filan pek muhim mevzular degilmis, 20 dakika icinde oldu da bitti hersey... Hatta doktor yaninda bir de stajyer getirmis, herseyi detaylica konusa konusa yaptilar, ben de bizzat kendi dogumumun her turlu ayrintisi konusunda gereksiz yere bilgilendim... Dunya sekeri anestezist Ben ve cekik ebe Alison dogum boyunca fotograflarimizi cekip gozyaslarimi sildiler... Bildigim butun dualari okudum, kardeslerime, tum cocuk isteyenlere, hic tanimadigim, gormedigim insanlara dua ettim. Dua fasli bitince Tunayla konustuk biraz, hersey cok guzel olacak dedik... derken nasil gecti, nasil dogdu yavrular anlamadim...Ertesi gun ayaktaydim, uc gun icinde de evde bir asagi bir yukari kosturuyordum...

Lohusaligin ilk 2 haftasina herseye gerekli gereksiz agladim. Sterilizasyon aletlerinin komplikeligine, dogum yapmama ragmen hala 5 aylik hamile gibi olmama, son iki haftaya kadar olmayan catlaklarima, "bir aslan miyav demis, minik fare kukremis" sarkisina, annesine kotu davranan insanlara, Tuna'nin babalik izninden sonra ise baslamasina, haftalardir alinmayan kaslarima, cocuklarinin once kabiz sonra ishal olmasina...annem, canimin ici annem, beni ne zaman aglar gorse saldi makaralari, o da agladi... bu duruma ben daha da agladim.. "sen boyle herseye aglamazdin" dedi bana bir seferinde ... "evet" dedim... " o zaman baska bir insandim..."

ben gercekten 18 Kasim'dan once baska bir insandim...18 Kasim ise hayatimin en guzel gunuydu. Hani anketlerde filan sorarlar ya; en mutlu oldugunuz an diye... Ben 19 Kasim sabahi odamin penceresinden gunes dogarken bu soruyu cevapladim.

Sonra evimize geldik... bu andan itibaren benim annelik gercegim de baslamis oldu. Sanirim ilk gecemizde sabahin erken bir saatteydi, Tunayla aglayan cocuklarimiza bakip dertlerini anlamaya calisiyorduk.. toplamda belki 1 saat ya uyumus ya uyumamistik ve sinirlerimiz alt ust durumdaydi... bir ara pencereden kulakliklarini takip kosuya cikmis bir kadin gordum... ne kadar da ozgurdu, ne kadar da rahatti... o anda anladim hayatimin bir daha asla eskisi gibi olmayacagini. Asla "sadece kendimi" dusundugum bir anim, arkama bakmadan kapatacagim bir kapim olmayacakti... Bir anda kendimi koseye sikismis hissettim. Itiraf ediyorum, kendimi hic ama hic bu kadar caresiz hissetmedim... Ayni anda akil almaz bir vicdan azabina kapildim, ben ki bu yavrulari belki senelerce bekledim, nasil bu kadar bencil seyler dusunebilirdim... uykusuzluk, gerginlik, bazen ayni anda bazen arka arkaya aglayan iki adet 3 gunluk yavru ve ne yapmam gerektigi konusunda tek bir fikrimin olmamasi beni ne hallere dusurmustu, neredeyse kendimi taniyamadim.

Kisaca demem o ki hicbir kitap, hicbir internet sitesi, hicbir hikaye, hicbir kurs bir insani annelige hazirlayamazmis; anlamis oldum.. anneligin basladigi ilk gece, herseyin sirrinin cozuldugu bir geceymis, hersey iste o anda baslarmis demek... annelik benim su son 17 gunde anladigim kadariyla her turlu seyi ayni anda hissedebildigin, su ana kadar farkinda olmadigin algilarinin acildigi, hic bilmedigin hisleri hissettigin baska bir boyutmus, ve hakkini verebilmek gercekten zormus..

yakinda kendimi toplayip daha da bir anlamli seyler dusunebildigimde Ezgi ve Ozan'li gunlerden haberdar etmeye devam ederim. Bu esnada alt degistirme, emzirme ve gaz cikarma faaliyetlerimiz tum hiziyla devam edecek ve ben iki kuzumla gunesli sabahlarda daha cok sarkilar soyleyecegim umarim... Unutmadan... bir mucize eseri dogumdan 10 gun kadar once yeni evimize tasindik... azmeden dervis turunden bir hikayeydi o da...neyse hepsi geride kaldi.

soranlara, merak edenlere bizden cok sevgiler... herkese mutlu gunler... Allah tum bebekleri ve anne babalari korusun, kollasin dilerim.

Sunday, October 12, 2008

kendimle son 3 saat...



33'uncu haftanin icindeyim... ikizler erken gelir dusuncesiyle herkes eli kulaginda dogurmami beklerken ben devanasi boyutlarima ragmen erken filan dogurmak istemiyorum.... Normal sartlar altinda 2 Aralik gibi bir tarihim varken, doktorum da dahil herkes "uc hafta daha dayan, gerisini dusunme" diyor.... Biz ise Tuna ile her gece itinayla kuzularla konusup "bakmayin siz onlara, 6 haftadan once cikmayacaksiniz siz" diyip ileride kurmayi planladigimiz otoritemizin pratigini yapiyoruz...

Hatta aile arasinda benim erken dogum ihtimalim uzerine ettigimiz geyikler artik oyle boyutlara ulasti ki, abartip babamla iddiaya girdik; 38. haftaya kadar dayanirsam o oglusun "olmazsa olmaz" sunnet merasimlerini halledecek, yok dayanamazsam ben heresey sutliman olur olmaz onlari Ritz'de caya goturecegim... bilmiyorum hangimiz daha karli cikacagiz bu isten ama her Allah'in gunu ilk torunlarin heyecaniyla yanip tutusan anne babayla 1 saat telefonda konusursan konular bu boyutlara geliyor iste... Tuna ise hayretle halimizi uzaktan seyretmekle ve ucuz hatlar icin sukretmekle yetiniyor, konu hakkinda hic yorum yapmiyor!

Bu arada saka maka, kendi kendime gecirdigim son 3 saati yasiyorum su anda... Tuna Dilek anneleri havaalanindan almaya gitti, bizimkiler de 1 haftaya kadar dokulecekler yollara.... Bu demek oluyor ki, yarindan itibaren eglence basliyor... alisverisler, gelenler, gidenler, topluca yenilen yemekler, sonra da hayirlisi ile bebisler... gerisi artik kosturmaca, uykusuzluk, telase, kimbilir daha neler...

firsat bu firsat; ben de bu son uc saati gecirilebilecek en guzel sekilde gecirmek istiyorum... bahceye inecegim, her turlu kafein yasagini gozardi edip kendime bir sutlu kahve yapip maria callas esliginde icecegim... sindire sindire birkac sayfa kitap okuyup, icinde bebek/anne sagligi, cocuk arabasi gibi icerikler olmayan magazinlerden birinin sayfalarini cevirecegim....sonra biraz eski fotograflara bakip nostalji ile karisik icimdeki kucuk kizla vedalasarak cicegi burnunda anne adayi, yepyeni kadin Muge ile tanismak icin hazirlanacagim... kuzularla konusup, onlari simdiden ne cok sevdigimi anlatmaya calisacagim ama daha da ciddi dusuncelere dalmak niyetinde degilim... zira insan hamileligin 3. doneminde olacak ve olmasi muhtemel seyleri dusundukce dogurmaktan vazgecesi ve sonsuza dek hamile olarak yasayip onlari iceride tutarak korumanin yollarini arayasi geliyormus, bunu da son iki haftada anlamis oldum...

bu uc saatin artik bir dakikasini bile kaybetmek istemiyorum... ben bahceye iniyorum...

Wednesday, September 17, 2008

hazirliklar...hazirliklar....

Aylardir beklenen Annelik Iznine cikali 3 hafta oldu... Bu surecin ilk haftasinda sanki hayatimda hic uyumamis gibi uyudum, hic film seyretmemis gibi film seyrettim, hic okumamis gibi kitap okudum ve yedikce yedim... kisaca cok iyi gecti :)

Ikinci haftadan itibaren kafamin icindeki tilkiler birbirlerini kovalarken ben de bir sonraki 4 hafta icinde tasinmamiz gereken ev ile ilgili acentaya, bankaya, avukata gerekli motivasyonu vermeye baslamistim.... Motivasyon derken bunu adamlari her iki gunde bir telefonla taciz edip "bakin ben bi dogurursam hayatta tasinamam, sizin de alacaginiz uc kurusluk komisyon ortada kalir" seklinde tedirgin etmek olarak da algilayabiliriz... bu durumdan kimse memnun kalmadi tabii, ama en azindan ben benim tilkileri biraz sakinlestirmeyi becerebildim... bu esnada 28. hafta kontrollerimize gittik, kuzulari bir kez daha gorduk.. Oglani ilk ultrasondan beri buyuk dayisina benzetiyorum... oyle butun ultrasonlarda agzi acik uyukluyor tosun oglum benim; tipki universite hayati boyunca erken uyanmamak icin 10.00'dan once ders almayan Murat dayisi gibi. Bu sefer de yine ayni pozisyonda uyukluyordu oglan kuzu... cok uslu olacak gorun bakin suraya yaziyorum. Ote yandan kiz kuzunun dudaklarinin da pek bir guzel oldugunu kesfettik bu sefer.... boyle incecik, kibar mi kibar... kizim ne kadar uslu olacak emin degilim ama, maasallah durdugu yerden boyuna posuna bakmadan ne tekmeler atiyor... sevdik ikisini de icimizden, dua ettik yine, Allah ikinizi de korusun dedik. Acaba eve bi ultrason aleti alsak kaca patlar diye dusunmeden edemedik yine her doktor cikisinda oldugu gibi...

Ucuncu haftamda, ki 30. haftaya girmekteydim, artik yavas yavas bir "hastane cantasi" hazirlamam gerektigi konusunda es dost ve aile fertlerinden turlu uyarilar aldim... Eh, hazirlayalim bari dedim, oturup bir liste yaptim... yaptigim listenin ilk uc maddesi, tarak, sampuan ve cd player idi... sanki bu ucu olmazsa hayatta doguramazmisim gibi geldi bana o an.....sonra da dusundum dusundum, baska birsey bulamadim... zaten "hastane cikisi" olarak adlandirdigimiz bu bilmemkac parca kiyafet takimlarini annem getirecekti, onun disinda benden baska herkes habire bizim kuzulara kazak, hirka ormekte, organic pamuktan body'ler almaktaydi, oyleyse benim baska hicbirseye ihtiyacim olamazdi... haa, en kotu ihtimal yoldan giderken de bir paket bez alirdik, kapidan cikmadan da ben cantaya kendim icin bir gecelik atardim, olur biterdi...

derken, iki canimin ici arkadas sagolsun konuya el atti... birisi oturup bana bi liste yapti, digeri de kaptigi gibi en yakin mothercare'e goturdu aklim basima gelsin diye... Aklim basima bir geldi ki sormayin gitsin...simdiki listenin sonu gelmiyor da gelmiyor... biberonlar, sterlize aletleri, banyo setleri, araba koltuklari, gogus pompalari...Hepsinde de tek bir marka olsa neyse, onlarca marka, onlarca cesit... bugun karar verdim, kendimize bir excel spreadsheet yapiyor ve hepsini bir arada gorebilecegimiz ve karar verebilecegimiz bir platform yaratiyorum... yoksa kafayi yememek isten degil...

Ote yandan gece uykulari diye bir luks artik benim icin yok... oyle ki, kafami yastiga koyar koymaz butun sikayetlerim ayni anda tepiyor... restless leg syndrome denilen bir meret var ki ozellikle, yakami birakmiyor. Gece boluk porcuk uyuyunca da gun icinde zombi gibi dolasiyorum etrafta... tek sevindigim sabah uyaninca ise gitmek zorunda olmamak...

butun bunlara ragmen, heyecanliyim, mutluyum...cok huzurlu oldugum soylenemez karakterimin arazlarindan oturu belki, ama en basitinden "acaba niye hareket etmiyorlar?" diye dusundugum her an sanki beni anliyorlarmis gibi icimde pitir pitir oynasip "buradayiz annecigim" diyen bu iki kuzu oldugu surece hayatta onlardan ve tunadan baska hicbirseye ihtiyacim yokmus gibi dusunuyorum...

evet bu asagidaki de 29. haftamin icindeyken ben... ve ne tarafimda tasiyacagimi bilemedigim iki kuzum... Bu arada itiraf edeyim ki bir sonraki 10 haftada patlamaktan korkuyorum.... neyse onlar guzelce buyusunler de bana hicbirseycik olmaz alimallah!

Sunday, August 24, 2008


Benim her isim boyledir zaten... her is bir arada olmalidir, kargasa olmalidir, aylar oncesinden dusunmeye baslamaliyimdir, sonra panik olup strese girmeliyimdir, hemen akabinde ben Tuna'yi zamanindan once sorulan gereksiz sorularla, Tuna beni her soruma sukunetle ve kaygisizlikla verdigi "dur bakalim!!" cevaplariyla daha cok sinir etmelidir, sonra ciksin ortaya ajandalar, listeler, uzun dusunmeler, gece yarisi uyanip yapilan hesaplar, vs... vs...

Eh be guzel kardesim (yani ben!) .... Kalmis surada dogumuna nerden baksan 10 - 12 hafta...ne diye durup dururken "biz buraya hayatta sigmayiz" diyip tasinmaya kalkarsin... Neymis, anneler babalar gelince nerede kalacaklarmis... Sana ne!! Sanaa neee!!??!! Sen yatip dogurmana bak, herkes basinin caresine baksin... Artik komsuda mi kalirlar, otelde mi kalirlar... Nedir yani ne kadar zor olabilir?? Hem 1 degil 2 adet yavru yolda... yaptin mi bakiyim en ufak bi hazirlik?? yakin zaman kadar "hastane cikisi" diye birsey duyunca aklina "hastaneden cikarken doldurulan formlar" gelmiyor muydu?? kaldi ki neredeyse 7 aylik oldun, hani bu cocuklarin isimleri? senin su aralar bu tarz "huzurlu" islerle ugrasman gerek miyor muydu??

Ama yook... hastane secimini bile "acaba anneler kantindeki yemegi sever mi" boyutunda sorgulayan, olmadi civardaki "turk damak tadina uygun" lokantalari bir bir not edip kocasina hatirlatan bir insanim ben... bu "herkes rahat olsun" takintisi sanki buyuk marifetmis gibi bana da gecmis... annem de boyleydi, teyzem de boyleydi, ben de de ayni hizda devam.. sonuc da ortada iste!! her hamile insan " bebek odasi" dusunurken ben " anneanne babanne odasi" dusunurum... icinden cikamayinca da boyle son iki ayda ev tasimaya kalkarim...oh olsun bana bu stres, telase..

Simdi son durum su: Bu memlekette mortgage'dir, survey'dir, sudur budur islerinin minimum 28 gun surdugunu dusunup, sonra tasinma telasisyle filan olayi birlestirirsek biz "en en iyi" ihtimalle 7-8 haftada tasinmis olabiliriz... Bu durumda tabii zaten su anda bile 8 aylik gibi gorunen ben artik hangi boyutlarda olurum bilemiyorum :)) tek bildigim sey kuzular icin streslenmem, sakin olmam, dogum oncesi kurs mudur, bebek alisverisi midir, artik ne gerekirse onlari da yapiyor olmam ve de tavsiye uzerine bol bol uyumam gereklidir.... neyse ki Tuna becerikli bir insan, Dilek anneler de her an atlayip gelmeye hazir boylelikle icim rahat...gibi... ?!?


boyleyken boyle...

Monday, August 04, 2008


Anne olma ihtimalimin giderek kuvvetlendigi su son 23 haftada dusunuyorum... Dusundukce baska dusunecek seyler geliyor aklima, bu sefer de iclerinden hangisini daha fazla dusunmem gerektigini dusunuyorum...

Sonra diyorum ki: anladik - bu dusunme ile karisik endise durumlari bende genetik... Geciremeyeceksem belki de mucadele yollarini arayayim. Hani sivri sineklerden kurtaramadigin bir balkonda otururken elindeki ilaclari kollara bacaklara boca edersin ya gelip de issirmasinlar ha bire diye - o sekil iste. Var midir acaba gereksiz dusunceler gelip issirmasin diye kafaya surulecek bir ilac?


Halbuki istiyorum ki, soyle Mamma Mia'daki gibi bir anne olayim. Boyle kocaman bir jipim olsun, guzel sesim olsun, devamli sarki soyleyerek dans ederek buyuteyim cocuklarimi... Alisveris listelerim, ajandam olmasin, cantamin icinden dusunduklerimi kacirmadan yazmak icin kalem cikmadiginda sinir krizi gecirmeyeyim... Sonra "kasim gibi dogursam, Ocak'ta spora baslasam, Nisan gibi dadi/bakici sorunsalina care bulsam, Ekim gibi ise geri donsem" seklinde ultra gereksiz planlar yapmasam...

Hatta oldu olacak, mumkunse deniz kenarinda olsak... Yavrularin altinda non-bio deterjanlarla yikanmis pamuklu camasirlar yerine mayo olsa, hadi deyince atlayip denize girebilmeleri icin. Ben ise asla onlar hadi deyince atlayip denize girdiklerinde endise etmesem... "Bak bak oglan gozden kayboldu, nerede bu sipa" deyip arkasindan aglamakli bakmasam, 30kusur yasinda koskoca adam Tuna bile azicik uzaklassa arkasindan baktigim gibi... Hatta sahilden denizin icindeki cocuklarina "Ahmeeeett, Ayseeee acilmayin bakiyiim o kadar donun cabuk bak aksam babaniza soylerim" seklinde bagiran kadinlardan hicc olmasammm..Brrrr...

Yapamiyorum, mumkun degil beceremiyorum...

Halbuki tadini cikartmak istiyorum... Yavas yavas hazirlanmak, herseyi zamani geldiginde dusunmek, onceden hicbirseye endise etmek istemiyorum...

Ama sanirim bir kadinin anne olmasi demek, hayatinin geri kalan kisminda hep endise edecegi, dert edecegi, dusunecegi birseylerinin olmasi demek. Tek bir insan olmak hamile kalmakla birlikte tarih oldu sanirim benim icin de... bunu kabullenmem gerek.

Yine de birkac neseli sarki ogrenmenin zamani geldi de geciyor artik...

1 Eylul'de bir senelik annelik iznime ayriliyorum... O tarihten itibaren cok daha fazla yazmak ve daha az dusunmek umidiyle..

Saturday, June 21, 2008

bizden

Insan hamile kalmadan nelere heves ediyor, neler planliyorsa hamile kalir kalmaz hepsinin yerini kocaman bir yorgunluk aliyor sanirim. Son 4 ayimin her aksami 9.30 itibariyle uyuklamaya baslayarak gecti. Haftasonlari gun icinde iki saatten uzun evde kalinca yenilgiye ugramis gibi hisseden biz, sayemde aylardir evle butunlestik. Ben evin uzanilip uyunabilecek her metrekaresinde uyumus durumdayim su ana kadar, Tuna da halinden pek sikayetci degil. Belki de ihtiyacimiz vardi diyoruz, iyi geldi bu donem bize.

Ote yandan sabirsiz, takatsiz, enerjisiz bir insan oldum ciktim. Iste nasil idare ediyorum, ya da nasil insanlar beni idare ediyorlar hala anlamis degilim, nitekim evde bir cadi kesiliyorum. Allah da benden aldigi enerji ve sabri Tunaya vermis gibi son gunlerde, tahtalara vuralim, adam adam degil koca bir melek.. Bu kadar anlayisi haketmiyorum diyip vicdan azabi yapasim var arada, ama ona bile takatim yok inanir misiniz? Gecen gun en son ayni anda iki ayri gereksiz nedenden ortaligi birbirine katmama ragmen hala karsimda guler yuzlu, iyilik timsali bir insan gorunce artik verdigim rahatsizliktan dolayi ozur dilemek zorunda kaldim, ve tekrar anlayisla karsilandim. Ben yapamazdim sahsen, tebrik ediyor basarilarinin devamini diliyorum.

Kuzularla iletisimimize de devam ediyoruz. Ben hareketlerini hissettigimi dusunsem de Tuna "yok yok, senin miden gurulduyordur" diyip hevesimi kursagimda birakiyor... Kendisi hissedemiyor ya, kiskaniyor diyorum, ama yine de emin olamiyorum! Birisi bana sunu daha net bi aciklasa... Boyle pit pit icinde kucuk balonlar patliyor gibi mi oluyor bu hareket dedikleri?

Ultrasound verilerine gore kiz olanin kafasi ile erkek olanin ayaklari yanyana duruyormus... Erkek olan tekme attikca kizin kafasina kafasina indiriyor diye endise ediyorum, yapma evladim diyorum, umarim dinliyordur...

Bir de isim mevzusu var. Annem 7 aydan once isim dusunmeyi yasakladi, tedbiri ve vehimi elden birakmayalim dusuncesiyle. Ancak gecen gunlerde Tuna bir adet zimba almaya gidip 25 dakikayi iki zimba arasinda karar vermekte harcayinca belki de biz bir istisna yapip simdiden dusunmeye baslasak iyi olur diye dusunduk.... bazi konularda yavasiz sanirim :)

Son olarak da dua ediyorum... dua ediyorum ve yine dua ediyorum... bi de arada bir geceleri yatmadan sut iciyorum... Elimden de baska birsey gelmiyor... Isten erken cikmayi da basarabilsem kendimle gurur duyacagim, artik bu da yeni bir hedef olsun...

Haberler boyle... cok daha icerikli konulardan yazacaktim ama ben bi enerjimi toplayip geri gelene kadar bu da bizden kisa bir guncelleme olsun dedim ...

Sunday, May 18, 2008

Halbuki guzel seyler oyle kolaylikla olmazdi bana... cok ugrasmali, hayal kirikliklari, umutsuzluklar yasamaliydim ... pes edip yeniden baslamali, kendime kizmali, Tuna'ya kizmali, kadere kizmali, sonra nasil yapmali ama bir yol bulup herseyi zorla ite kaka, tekrar yoluna koymaliydim...

Diyorum ya, hersey boyle bir seferde hem de iki kati guzellikte olmazdi bana... taa ki siz meleklerim, omuzlarima konana kadar... siz geldiniz, kondunuz hayatlarimiza... hersey duruldu birden, hayat sanki bambaska bir sekil aldi... daha onceki hicbir kaygi, hicbir uzuntunun anlami kalmadi...

dagarcigimdaki hicbir kelime tam olarak ne hissettigimi ifade edemiyor... korkuyorum, seviniyorum, inanamiyorum, biraz daha seviniyorum, hayal ediyorum, umutlaniyorum, sonra daha cok seviniyorum, sonra heyecan, endise, biraz daha sevinme...boylelikle tum hisler kendi siralarinda hizla, bazen da ayni anda kalbimden beynimden geciyor ve ben hicbir sekilde onlara hakim olamiyorum. yine de ofiste kosturup tum olanlari unutmusken tuvalete yolum dusuyor, gobegimi gorup hala basima gelenlere inanamiyorum... ne yapacagimi bilemiyorum.

tek bildigim sizin dunyanin en uslu iki melegi oldugunuz... oyle uslusunuz ki, iki tane olmaniza ragmen bir gun olsun annenize tek bir zorluk cikartmadiniz... ne sabah halsizligi, ne mide bulantisi, hicbirini yasamadim sayenizde, kosa kosa ise gittim her sabah, yolda ucumuz konusa konusa, tesekkur ettim size hep, siz bu kadar akilli oldunuz diye...

bir de en bastan beri sozumu dinlediniz, birbirinize sahip ciktiniz... ben hep dedim size, bizde herkes kardesini sever, korur, kollar, hic birakmaz, siz de birbirinize sahip cikin diye... hani ufaklik, sen biraz daha kucuktun ya ilk baslarda kardesinden... iste kardesin de senin elinden tuttu, hicbir yere gondermedi... "gel kardesim, gitme, bu insanlar iyiye benziyor, birlikte buyuyelim" dedi... yediklerimin cogunu sana verdi, sen daha iyi beslen diye... sonra bak ne guzel, simdi ikiniz de hala orada ve ayni boydasiniz... iyi anlasiyor musunuz aranizda bilmem ama bir yol bulacaksiniz artik cikana kadar, bir sure idare ediverin icerisi azicik sikisk olsa da...

devamli konusuyoruz sizle aksamlari...babanizla sarki soyluyoruz size arada... gitmeyin diyoruz, bizi hic birakmayin diyoruz... ben bildigim butun dualari okuyorum devamli, babaniza da bilmediklerini ezberletiyoruz - ileride lazim olur... sanki simdiden aile olduk, siz hep vardiniz, bizimleydiniz sanki... halbuki sadece 3 ay bitmis, ve daha ne cok var...

boyle iste kuzularim... ne desem az size... ne yazsam, ne kadar sukretsem az...en iyisi biz kendi aramizda konusmaya devam edelim... daha yolumuz uzun sayilir.

Wednesday, March 19, 2008

SONG OF THE MONTH

I'm sticking with you
'Cos I'm made out of glue
Anything that you might do
I'm gonna do too

You held up a stage coach in the rain
And I'm doing the same
Saw you're hanging from a tree
And I made believe it was me

I'm sticking with you
'Cos I'm made out of glue
Anything that you might do
I'm gonna do too

People going to the stratosphere
Soldiers fighting with the cong?

But with you by my side I can do anything
When we swing
We hang past right or wrong

I'll do anything for you
Anything you want me too
I'll do anything for you
Oohoh I'm sticking with you
Oohoh I'm sticking with you
Oohoh I'm sticking with you



http://www.youtube.com/watch?v=hmTe27hirog&feature=related

Sunday, February 24, 2008


beklemek zamanin insanlara yaslanmaktan sonraki en buyuk kotulugu olsa gerek... beklemek ve yaslanmak arasinda kararsiz bir dogumgunu olarak gecti kayitlara bugun bende... gundemde baska mevzular oldugundan 30 yas bunalimina fazla vakit ayiramadim. Uzun homurdanmalar ve soylenmelerin ardindan gunun sonunda 30 yas bunalimini da bir 20li yaslar simarikligi olarak gormeye baslamam, gercekten artik buyuyup koca kadin oldugumun bir isaretiydi sanirim... Ayrica tanistigimizdan beri Tuna ilk kez ayni "onlu yillarda" oldugumuzu kesfettik bugun, baglarimiz daha da bir kuvvetlendi. Ote yandan ne zamandir soyle hasmetlice bir kutlama hayal ederken, en sevdigim evde, en sevdiklerimle, onlar cin yemegi yer, ben bakarken :) sicak cayim, balonlarimla kivrilmis otururken icimde havalarda ucusan hersey birden yerine yerlesti yeniden, kisa sureli kapsam disindaki ben kendime geri geldim, hayat birkac saat oncesinin aksine soyle daha bir kolay gorundu gozume...

Alternatifini dusunursen, yaslanmak yine de iyidir diye bir ozlu soz okumustum bir yerlerde... 30 yilimi aldi 30 yasina girme ihtimalimi kabullenmek, bundan sonrasi daha kolay gececek umarim.

bol masajli, rahat ve huzurlu bir yil diliyorum kendime... bir baska sey daha diliyorum ama bu konuda son soz elbette ki ve her zamanki gibi Allah'in...bekliyorum...





Thursday, February 21, 2008

hava durumu


daha 6 bile olmamis saat halbuki, ariyorum, adam kalmamis memleketteki hicbir bankada... nefes nefese acti telefonu kursat bey, " kar bastirdi muge hanim, herkes servislere kostu hadi ben de cikiyorum, yarin da konusur muyuz bilmem hava boyle giderse!" dedi.... o servisine ben kafamin icinde gizli huzurlu bir yere kosarak uzaklastik birbirimizden.... ah, canim kar, guzel kar... ne kadar da uzun olmustu ben soyle lapa lapa yagan bir kar gormeyeli... once bir soylenme efekti: nasil bir memlekette yasiyoruz anlamadim ki?? kisin kara, yazin gunese hasret...uzun zamandir havalari kritik etmeyi unutmustum baska seyleri kritik etmekten, iyi hatirlattin kursat bey, bak tekrar dondum kafami havaya kaldirip burun kivirma sendromuma..

ama guzel olmaz miydi simdi.... soyle bir kar yagsa, oyle cok yagsa ki disari bakinca gozlerimi alsa... sokaklar, caddeler kapansa, hicbirimiz kapidan disari adimini atamasa! Cocuklar bagira cagira okula, buyukler de gizlice sessizce ise gidemiyoruz diye havalara ucsa... Bunun ustune caylar koyulsa, soyle uzun bir kahvalti baslasa en tembelinden... babam diyorum mesela, hani o karli sabahta kirdigi gibi yumurta kirsa sari sahanina.. ardindan tum yapilmis planlar aksasa, mecburiyetten..telefonlar acilsa, "yaa maalesef, hava malum" dense kapanasa... kollar bacaklar hala sicak olan pijamalarin, ayaklar terliklerin icine giriverse yeniden, tam da bunye kapidan cikmaya hazirken... Su evi de isitamadik bi turlu dese evin annesi, kombiyi iki derece daha arttirsa... Allah'in, bu kadar calismis yorulmus kullarina mukafat olarak verdigi belesten bir gun olsa... biz heder olmus insanciklar soyle azicik kendimizi toplayip, hayatlarimizin bataryalarimizi doldurana kadar su kar bir yagsa, bir daha hic kalkmasa...


diyor, hemen ardindan turkiyedeki son hava sartlari yuzunden uzunyayla civarinda bir otobusun icinde 40 saat mahsur kalmis kardesimi de anmadan gecemiyorum... bu kar kis hep de boyle guzel gelmiyor bazen ya, neyse bana hayali yeter zaten..