Bir Turk, bir Ingiliz, bir Alman, bir Ispanyol, bir Venezuellali ve iki Hintli bir aksam yemege gitmisler. Alman olan evlenmeden once, sehirdeki kizarkadaslarina bir yemek veriyormus. Kimseciklerin birbirini tanimadigi, ama formalite icabi katilinan o anlamsiz yemeklerden biriymis. Gece boyu defalarca sessizlik olmus, herkes devamli saatine bakmis ve Turk bu isten hic hoslanmamis.
Zaman ilerlemis, yemekler bitmeye yakin, Ingiliz olan Turk'e "Ailenden hala Turkiye'de yasayan var mi?" diye sormus. Turk "Bir tek ben ve kocam buradayiz" demis, ve bu dedigine kendisi de ilk kez duyuyormuscasina sasirmis. Ingiliz bu cevaba karsilik, suratinda anlam veremeyen bir ifade ve agzinin icinde geveledigi bir parca pizzayla "Oyleyse burada isiniz ne?" diye sormus. O anda bizim Turk, sanki bu daha once hic aklina gelmemiscesine, islerinin ne oldugunu her Allahin gunu dusunmemiscesine kalkip bu fikir icin Ingiliz'e tesekkur etmek, sonra kosarak evine gelip, kocasinin kolundan tutup, kirmizi arabalarina atlayarak hizla yurdunun yolunu tutmak istemis. Ne var ki, elinden gelmemis. Icinden annesini ozlemis. Raviolisinden bir catal daha alip yutmak suretiyle burnunun diregini sizlatan aglama hissini bir cirpida geldigi yere gondermis. O esnada coktan baska biriyle baska bir anlamsiz konuya dalmis olan Ingiliz'e bakmis ve bu kadar kotu kalpli oldugu icin ona küsmüş. Bir daha da gece boyunca o Ingilizin suratina bakmamis.
Bu masal da burada bitmis.