Sunday, November 29, 2009

2010


ilk gun gecti, hatta inanmazsiniz ilk iki ay bile gecti gitti iste... yine herzamanki gibi cumalar pazartesileri kovalamaya basladi.."oh haftasonu!!" demeye kalmadan daldik pazar aksami telaselerine... biz pazar gunlerini hic sevmezdik uc kardes...sanki evin icine soyle kara bir bulut gelir otururdu. Annem illa ki pazara gider, birseylere soylene soylene eve geri donerdi... sonra ortaliga maydonozlar naneler yayilir, ayiklanir, meyveler yikanir dolaba kaldirilir, pazardan illa ki alinan balik aksam yemegi olarak hazirlanmaya baslanirdi...elleri tum bunlarla dolan annem bir yandan da, "banyoya gir murat", "odevin bitti mi mert??" diye soylenir dururdu..sana soylenmez miydi diyeceksiniz, vallahi hic hatirlamiyorum... ben devamli evin bi kosesinde ya ders calisan ya hulyali duslere dalan, soylenmeden banyoya giren cikan, odevlerini hic aksatmayan bir tiptim o aralar, sanirim varligim ve yoklugum pek belli olmazdi...

aynen simdiki gibi ama daha agir agir, o pazarlari da cumalar kovaladi, geldik bu yaslara. Kendi evimiz barkimiz oldu, gidecek bir pazarimiz olmasa da kendi colugumuz cocugumuz oldu. Nasil geldik 2010'a??

Oncelikle tecrubeli annelere sunu sormak istiyorum. Cocuk kismina bakip bakip "Yahuu bu/bunlar gercekten benim mi??? Ben bu kadar buyudum mu ki?? Ne zaman?? Nasil?? " dediginiz oluyor muydu sizin de ilk baslarda?? Oluyorduysa bu inanamamazlik durumu ne zamana kadar surdu, nasil gecti?? Ben ve Tuna mutemadiyen agzimiz acik seyretmekteyiz cocuklari su aralar. Ote yandan, her yaptiklari hareketi sanki dunyada bir bizim cocuk ellerini cirpiyor ya da gidiyor kardesine sariliyormus gibi heyecanla takip ediyoruz. Eskiden boyle tiplere sinir olurdum, Allahim daha neler gelecek basima sen bizleri koru. Simdi aynisi oldum... Her tanidigin karsina Ezgiyi cikartip "hadi kizim opucuk gonder" diyorum. Bu kiz yakinda beni yolda gorse tanimiyor olacak soyleyeyim.

Ezgi ve Ozandan haberler ...Su aralar bizim iki velette kavga had safhada. Birbirleriyle bazen cok guzel oynuyorlar, bazen de baska oynayacak onlarca oyuncaklari olmasina ragmen ayni sey icin alt alta ust uste didisiyorlar. Dusunuyorum, 24 saat 7 gun kim kimle bi arada kalsa, ayni yerde ayni anda yatsa, kalksa, yese, icse heralde herkes icin durum bu olur, o yuzden anlayis gostermeye calisiyorum. Ama catisma durumlarinda bazen nasil davranmam gerektigini bilemiyorum. Laftan sozden anlamiyorlar cunku. Tek elimden gelen kavga unsurunu ortadan yok etmek, ve son derece heyecanli bir sesle sarki soylemeye baslamak oluyor ki, bi anda ne icin niye kavga ettiklerini unutuyorlar benim bed sesimi duyunca :)

Ote yandan Ezgi bir adet saklabanken, Ozan sanki 40 yasina gelmis, gormus gecirmis bir agir abi gibi. Ezoya birseyi bir kere goster, hemen ogrenir... El cirpar, kendi capinda dans eder, opucuk gonderir, sarilir, oksar, ihtiyaci olan neyse, dede babanne, anne, Nicola kim varsa etrafta "geeee" diye cagirip gosterir... Ozan ise durur. Kitaplarini karistirir, etrafa bakinir, yatar yuvarlanir, Ezgiyi seyreder, televizyondaki ayiciklari seyreder...Bisey ogretmeye calisirsak hic muhattab olmaz.. Bu ne istir anlamadim. Bu iki velet ayni anadan dogdular, ayni sekilde geciriyorlar gunlerini ama birbirinden oyle farklilar ki...

Anneden haberler: Anne herkese cocuklarinin fotografini gosterdigi, herturlu muhabbeti ne yapip edip cocuklarina getirdigi ilk iki haftanin sonunda ofisteki yeni hayatina alismistir. Cok yorucu da olsa en azindan kendini daha iyi ve insan gibi hissetmektedir. Bazen sabahlari 5.30 da evden cikip aksam 6 da evde oldugu olur. Ama eve geldiginde kendisini gorur gormez ona dogru son surat surunup birbirlerini ezerek gelmeye calisan iki adet tirtil her turlu yorgunluga deger. Istedigi gibi kendini toplayip eski gunlerindeki gibi bakimli olmayi beceremeyen anne, bazen ofsiteki aynalarda yorgun, bitkin, capulsuz haline bakar ve "Pfff" der, umursamadan arkasini doner gider. Cunku kimsenin hakkinda ne dusundugunun artik hicbir onemi yoktur. Artik dunyadaki en onemli iki sey evde onun yolunu bekleyen iki cift gozdur. O gozler mutlu baksin, huzurlu baksin, kimse oksurmesin, tiksirmasin, aglamaasin, o zaman hersey hostur, gerisi bostur. Onumuzdeki uc ila bes sene icinde, cocuklar azicik buyuyup en azindan gece iki kereden az uyanmaya basladiklarinda, elbet Anne de kendini toplar, kalan son uc bes kiloyu verir, giyinir suslenir kendine gelir. Bu donemde hersey artik annenin gozunde daha farkli bir perspektif kazanmistir. Anne kendini herzamankinden daha saglam hisseder. Allah saglik versin yeter ki, Annenin gucu herseye yeter. Isine de gider, yemegini de yapar, cocugunu da buyutur. Yeter ki saglik olsundur...

Boyle bizden haberler... Yeni yilda herkese mutluluklar ve guzellikler diliyorum. Ve senelerdir gozlemledigim, uzerinde cok dusundugum ve paylasmak istedigi birsey var. Cok ukalalik gibi olmayacaksa bunu paylasmak istiyorum kendime ait bir cikarim olarak..

Istasyonda kalabaligin icinde bekleyen iki cesit insan vardir. Birisi dimdik durur, kimin ne taraftan ustune ustune geldigini umursamaz, asla yerinden kimildamaz. Herkes bu kisiye carpmamak icin yonunu degistirir ve bu insan tek bir omuz darbesi bile almadan saatlerce orada bekleyebilir. Diger cesit insan ise karsisinda yeni gelen trenlerden inmis yuzlerce insanin akinini gorup bir oraya bir buraya kacisir durur. Ama her seferinde birinin yolunu kesmeyeyim derken, baska birinin ayagina basar, bir digerine carpar, kufur yer, ters ters bakilir, kisaca tesekkur edilmez aksine bir o kadar da laf isitir...

Ben hep bu ikinci tur insanlardan oldum...

Arabesk bir anlamda yazmiyorum bunlari... Secerek, bilerek boyle oldum. Boyle olmanin en dogrusu oldugunu dusunerek...Ama simdi goruyorum ki dogrusu bu degil. Ben de dimdik olmaliyim, adimlarim yere saglam basmali, kimse gelip carpip gecememeli... Kendim icin, cocuklarima iyi bir ornek olabilmek icin yeni yilda boyle bir insan olmak istedigime karar verdim. Hicbir yeni yil kararim yok... Hicbir verip de sonradan bozacagim sozum yok. Bir tek bu var. Yere basan ayaklarim var. Cocuklarim var. Tuna var.. Ben varim.

Hosgeldin 2010. Buyur bakalim....

Friday, October 23, 2009

Ilk Gun

Ben seviyordum isimi, gercekten seviyordum. Her sabah mutlu mutlu, ozene bezene gidiyordum... her telefonu (cogu cok stresli olsa da) hevesle aciyordum... Her aksam en azindan bir saat fazladan masamda kaliyordum... kagitlarimi gozden geciriyordum, inboxumu duzenliyordum, gurur icinde o gun ne kadar da cok is yaptigima bakiyor evin yolunu yorgun ama huzurlu tutuyordum...hersey yolundaydi yani, oyle yolundaydi ki, daha izne ayrilmadan birkac ay once terfi olmustum. Herkes bana aferin diyordu, cok iyi is cikardin diyordu, herkse akil soruyordu yardim istiyordu... Ay sonu maasimi aldigim gibi, arada bir de bonustu, hediyeydi, suydu buydu, devamli birileri hesabimiza birseyler sokusturuyordu...

Ama 1 senedir her sabah baska bir dunyaya uyaniyorum ben. Bazen aglamakli, bazen cin gibi bakan ikiser cift goze uyaniyorum...Bazen odalarina bir giriyorum, aralarinda mutlu bir muhabbete koyulmuslar, elde biberonlar yataklarinda karsilikli konusuyorlar... Beni kapida gordukleri an "Beni al, beni al" diye yattiklari yerde cirpinan iki kucuk kusa donusuyorlar... Her kucagima aldigim opucuklere boguyor beni, salya sumuk de olsa. Sabah kahvemi bile icmeden gordugum ilk sey bolca kaka oluyor cogunlukla, ustelik bu boktan isle ugrasirken digeri de muhtemelen ustume tirmanmakla mesgul oluyor.. ya da kardesinin kakasinin ne ilginc birsey oldugunu yakindan incelemekle... Dolayisiyla onu al bunu temizle sunu giydir cikart vs.. derken gunum boyle sefil bir sekilde basliyor. Bazen oglene kadar pijamami cikarmamis oluyorum ve hatta ilk kahvemi bile icemeden gun bitiyor, ama kimse bana bunun icin para vermiyor...Vermedikleri gibi aferin de demiyorlar bu keratalar... Hatta "annecim sen ne guzel bir is yapiyorsun, cok tesekkur ederiz" demek bile muhtemelen uzun bir sure akillarina gelmeyecek...Yani bolca opusme koklasmadan baska hicbir geri donusumu yok bu isin - en azindan simdilik...Son derece kisir bir pozisyon yani, ya yemek yapiyorsun, ya temizlik yapiyorsun, ya alt ya ust degistiriyorsun...Ve tum isler bittiginde, bir bakmisin tekrar baslamissin biraktigin yerden...

Oyleyse neden ama neden ben misler gibi isime geri donmek istemiyorum? Neden iki sabah sonra yani pazartesi sabahi evden cikacagim ani dusundukce yuregim sikisiyor?? Neden bensiz kaldiklarinin farkina varacaklar mi acaba diye dusunup dusunup gozlerim doluyor?? Halbuki deli miyim ben neyim? Bir guzel giyineyim, kusanayim, uzun suredir surmedigim rujlarimi, parfumlerimi suruneyim duseyim her modern kadin gibi yollara.. Yoldan bir kahve alirim kendime, trenime binerim, okuyacagim kitabimi cikartirim, kulagimda muzigim..On kat daha iyi degil mi iki kakali popo temizlemekten???

Degil... gercekten degil.. Ben o kakali popolari seviyorum...Ise gitmek istemiyorum... Kaka temizlemek istiyorum...Kuzularimi gormeden bir gune baslamak, onlar uyanmadan yollara dusmek istemiyorum...

Simdilik boyle... ama alisirim ben, buna da alisirim...Tek saglikli olsunlar, hepimiz saglikli olalaim, bu da boyle bir donem olur gecer gider.... bi bakmisiz yeni bir duzen oturtmusuz... Ama simdilik icim aciyor, ruhum daraliyor, kalbim kut kut atiyor, ilk gunumu her dusundugumde gozlerimin dolmasina engel olamiyorum...Gecer degil mi? Gecer, alisirim, biliyorum...

Saturday, October 03, 2009

Hosgeldin Nicola

Bakici gunlerimiz - ki dilim "bakici" lafina bir turlu alisamadi -Nicola'nin Eylulun ilk gunu evimizin kapisindan girmesiyle basladi. Ilk hafta kesinlikle alisamadim bu fikire. Kiza resmen misafir muamelesi yaptim. Cocuklardan biri kucaginda aglasa ; "Ah kusura bakma Nicola, senin de basini agrittik" demedigim kaldi... Ha bire, "bisey icer misin? yer misin? " diye sordum, utu bile yapsa, aman yalniz kalmasin diye onunla ayni odada oturdum... Nicola ise bu durumu tecrubesizligime verdi, "Just leave me alone!" diyemese de, buna yakin kibar kibar cumleler kurdu...Ben yine de cocuklarimin altini o gormeden degistirdim, aman ayip olmasin diye guzel yemekler yapip oglenleri ikram ettim, cayini kahvesini meyvesini eksik tutmadim....Kisaca bakici olarak ise alip saatine bilmem ne kadar para odedigim bu kizcagizi krallar gibi agirladim ikramladim... O ise saskin gozlerle bana bakmakla yetindi...

Ikinci hafta bu misafircilik oyunundan en az benim kadar sikilmis bir Nicola olaya el koydu. Oncelikle cocuklarin akillarina estikce kucakta sallana sallana uyumalarini kibar bir dille elestirdi ve 10 aydir oturtamadigimiz bir rutinin ilk temellerini atti... Bu durum bizim kuzulara bolca aglayarak yataklarinda uyumak zorunda kalma seklinde tesir etti ve benim anne kalbim bu ise kesinlikle tahammul edemedi. Ancak sonucta "her cocugun bir programa ihtiyaci vardir" dusuncesiyle kulaklarimi tikayip kanayan kalbime pansuman yaparak olaya alistim. Dort haftadan sonra bugun ikizler 8de kahvalti, 9.30'da gezme, 12'de oglen yemegi, 1'de uyku, 3'de park, 5'de aksam yemegi, 6'da banyo ve 7'de uyku zamani geldigini (en azindan teorik olarak) biliyorlar.

Nicola hemen ardindan internette kisa bir arastirma sonucu civarimizdaki sosyal aktivitelerin bir listesini cikartti.. Buna gore bizim sosyal bocuklerin gunleri Pazartesi: Muzik grubu, Sali: ikizler klubu, Carsama: Oyun Grubu, Persembe: Bos Gun, Cuma: Kutuphane seklinde planlandi.

Bunlarla da hizini alamayan Nicola, ardindan bana el atti... Oturup aylardir yapmaya firsat bulamadigim islerin bir listesini cikartti... Once dort farkli bedenden elbiselerin alt alta ust uste yigildigi dolabimi bosaltti, sonra dogru durust bir cift kot alip Tunanin pantolonlarini giymeme engel olmak icin alisverise, ardindan da kuafore gonderdi. Bir sonraki gun kendinden aldigim gazla tekrar spora yazildim, kahveye, arkadaslari gormeye ve hatta hizimi alamayip sinemaya bile gittim. Kisaca son uc haftada kelimenin tam anlamiyla kendime geldim.

Gonul isterdi ki, hayat boyle devam etsin, ben ise donmek zorunda kalmayayim... Gunlerim gyme gitmek, coluk cocugu sevip oksamak, onlara guzel yemekler yapmak, ogleden sonra kitabimi alip kahveye gitmek, alisveris yapmak, kafayi vurup uyumak, sonra tekrar cocuklarla oynamak seklinde gelsin gecsin...Ama ne mumkun... 26 Ekimden itibaren hafta ici hergun 11 saat ev disinda olacagim, dolayisiyla cocuklardan da uzak olacagim. Inanamiyorum nasil olacak hayatimin bu yeni doneminde nasil herseyi tekrar bir duzene koyabilecegim aklim almiyor?? Ama yasayanlar alisirsin diyorlar, ben de oyle olacagini umuyorum. Zira neye alismadik ki ve kaldi ki baska da carem yok... Ote yandan ise donmeyi de istiyorum gercekten cunku cok sevdigim bir ortamda sevdigim bir isi yapiyordum... Herhalde 21. yy kadinlarinin en buyuk celiskisi bu olsa gerek...Yine de guzel bir isim var, ustelik simdi iki tane de cocugum var diye sukrediyorum sonsuz kere sukrediyorum yine de keske is ile ev arasi 1.5 saat olmasa diye dusunmekten kendimi alikoyamiyorum...

Sozun kisasi, uzun arastirmalar ve beklemeler sonunda Nicolamizdan memnunuz... Ilanimizda ailemize yeni bir uye ariyoruz demistik, aradigimizi da bulmus gibiyiz... Gercekten ailenin bir uyesi gibi davraniyor cunku. Sunu yapmam, bunu etmem kaprislerinde degil. Ya da tipik bakici ezikliginde hic degil. Olmasin da zaten...Biz cocuklarimizin gunde 12 saat gecirecekleri bir insanin onlara rol model olmasini istiyorduk, o yuzden Nicolanin da kendine ozgu durusunu seviyoruz. Ancak yine tecrubeli arkadaslardan da biliyorum ki, ilk seferde dogru insani bulmak heralde cok buyuk sans meselesi. Simdilik gercekten sansli olduguma inanmak istiyor, ancak iki gozumu iki kulagimi da her ihtimale karsi acik tutuyorum....

Iyi niyeti elden birakmayarak umarim bundan bes sene sonra da hala Nicoladan sevgiyle bahsediyor olacagim...Cocuklar da Nicolanin baktigi diger cocuklar gibi yeni buldugu islerde onu kiskanacaklar ve gitmesin diye arkasindan aglayacaklar...

Friday, August 28, 2009

Ezgi ve Ozan

yorgunluklarimla ilgili sikayetlerimi cok bencilce buluyorum bazen. buraya yazdiklarim da, ese dosta anlattiklarim da ayni sekilde yorgunluk, bezginlik boyutumun tarifini yapmaya calismaktan ibaret hep.... Halbuki seviyorum ben cocuklarimi, hem de anlatilamayacak kadar. Gece yuzbin kere de uyanmis olsam, sabah onlarin bana bakislarini, "beni al, beni al" diye cirpinmalarini gordugum an sukretmeye basliyorum Allah'a, bu iki sekeri bana verdigi icin. Ote yandan, fiziksel yorgunlugu aninda telafi eden dakikalar oluyor gun icinde...Sabah kahvaltidan sonra, cocuklarin keyfi yerine gelmis anne de cay icip ayilmisken bogusmalarimiz mesela...Ikisini de soyle bir kucaklayip hangisini neresinden issiracagimi sasirmisken onlarin kikirdasmalari... Sonra yeni yeni ogrenmeye basladiklari numaralar...

Benim findik kurtlarim, sekerparelerim, akide sekerlerim... sizi anlatmak isterim biraz, su yorgunluklari filan bir kenara birakarak...

Sen mesela Ozan'cigim. Tipik bir erkek oldugun kanaatindeyim. En sevdigin seylerin basinda eve gelen kizlarin koyunlarinda uyumak, opulmek sikistirilmak gelir... Birisi seni on saat boyunca atip tutsa, issirsa, opse, sikayetin olmaz..Ne var ki, bu kadar ilgi adama iyilik yapmaz ben sana soyleyeyim...Su aralar kucaga alinmadigin zamanlarda aglamani bu devamli ilgiye bagliyorum mesela... Ote yandan, buyuk halanin dedigi gibi tam bir hipnozcusun. Gozlerini dikip taa nerelerdeki insanlarin dikkatini cekebilirsin. Tabii dikkatini cektigin herkes de illa ki kadin olacak...Erkeklerden ozelllikle sakallilardan korkarsin, ama babana hastasin... Baban seni kucagina almadan yanindan gecsin, aglamaya baslarsin. Ne var ki, hic kiskanc sayilmazsin. Ezgi done done gelip elinden butun oyuncaklarini aldiginda kicini donup surune surune oynayacak baska birsey ararsin. Cunku kardesini cok seversin ve onun en buyuk hayranisin. Onu eglendirmek icin yapmadigin saklabanlik kalmaz, Ezgi bir gulsun, sen kahkahalar atarsin... Ezgi bilemeyerek sana ne eziyetler yapsa, bir yol bulup atlatirsin... Ama her erkek gibi azicik canin tatli oglusum ve biraz da abartirsin... Keyfiniz yerindeyse, alt alta ust uste birbirinize dolandiginiz zaman, yuzune yedigin tekmelere sesin bile cikmaz, ama gununde degilsen, sacini cekse bile bagira bagira aglarsin. Ayrica hareketli oyunlarin en siki takipcisisin. En sevdigin oyun fis fis kayikcida salyalarin aka aka sevincten cigliklar atarak kendini ordan oraya atman yok mu, o anda bir insan ancak bu kadar issirilmaya musaittir. Onunla bogus bununla gures, saatlerce hareket edebilirsin, ama yorulunca tam yorulursun, ilk buldugun kucakta sizar kalirsin... Ilk dogudugun aylarda sen kucagimda uyurken ilk annelik heyecaniyla gozlerim dolardi, bugun hala uykunun icinde burnunu boynuma dayayip oylece orada uyurken sen, ben gozyaslarima engel olamam...Sen omur boyu boyle huzurlu ol, sakin ol diye dua ederim icimden...Kardesinden ve bizden hic ayrilma, vicdanli, kendiyle barisik, mutlu bir cocuk ol. Kaderin guzel, icin hep mutlu olsun, kafan akil dolu olsun, aklini hep iyi seylere kullan insallah canimin bir yarisi.

Ote yandan Ezgim benim. Canim kucuk mucizem. Hani sen % 50 ihtimalle down sendromlu dogacaktin ya... doktor amcalar oyle demisti ya... sonra hicbirsey olmadi sen sapasaglam, cingoz gibi bakarak ciktin ya ortaya...O anda anladim ben senin ozel bir kiz olacagini...Cok akilli misin, buyuk nenene mi cektin bilmiyorum, ama cok idrakli bir kiz oldugun kesin. Oncelikle cok ama cok beceriklisin, dayaniklisin ve cesursun benim minyon prensesim. Ozanin her an pesindesin, her yaptigina kahkahalarla gulersin. Daha bugun yuzustu yatmis birseylerle oynarken ozan, hicbirimiz farketmeden sen birden onun ustune ciktin ve neredeyse 10 dakika ikiniz de sikayet etmeden o altta sen onun sirtinda boylu boyunca yatarak vakit gecirdiniz baska seylerle ilgilenerek. Ne o sikayet etti, ne sen bu durumdan... Sabahlari uyandiginda taa yattigin yerden kardesinin yatagina ya da yerlere bakarsin, ve onu gordugun anda gulmeye baslarsin. Zaten once sen farkettin bir kardesinin oldugunu, aslinda anne ve babandan once kardesini farkettin bu hayatta diyebilirim. Daha 5 ayliktin, Ozani her gordugunde gulmekten katilirdin, o ise bos gozlerle sana bakardi... Simdi goruyorum ki beraber iyi vakit geciriyorsunuz, iste o zaman dusunuyorum: Ezgi ve Ozan iki iyi arkadas olacak, tipki ben ve kardeslerim gibi. Birbirine anlattiklar sirlar olacak, arada birbirlerine yeminler ettirecekler "bunu anneme soyleme" diye...Olsun, raziyim...cok kotu birsey olmadigi surece, ikiniz de akilli oldugunuz surece varsin biz bilmeyelim butun sirlarinizi, ama siz bilin. Neyse Ezocugum, ne diyordum... bu arada hepimiz eminiz ki cok ozgur bir kiz olacaksin. Cunku Ozanin tam aksine, ne fazla kucakta kalmayi seversin, ne fazla opulup oksanmayi. Sen oyun alanindayken seninle oynuyorsak, en mutlu sensin... Gulucukler atarsin turlu numaralar yaparsin. Ancak kardesin gibi senin de bir yerlerini cekistiriyorsak, kayikci oynuyorsak, atiyorsak tutuyorsak bes dakikayi almiyor sikilip cigligi basman. Cogu zaman Ozan can sikintisindan agliyorken sen kendi kosende, elinde bir taraflarini kemirdigin bir oyuncagin ile Ozana anlamsiz gozlerle, "ne var ki bunda aglayacak, takiliyoruz iste!" der gibi bakarsin...Bakici ararken gorusmeye gelen kizlar kucaklarinda Ozan sarmas dolas otururlarken, sen oyun parkinda "Bunlar da amma laubali insanlar canim, aman bana ne ben suracikta tel sarmaya devam edeyim" diye dusunur, uzaktan onlara bakarak usul usul tellerini sararsin. ama yanlis anlasilmasin, cok guler yuzlu ve sicaksin... sadece biraz mesafeyi korumak gibi bir caban var sanirim, enseye saplak bir kiz olmayacaksin... olma da yavru kusum, hicbir zaman oyle kizlardan olma... sen benim akilli ezgim, kocaanneannenin dedigi gibi gunun birinde kocani bile yataga sokmaz misin bilemiyorum... ama canin istemezse sokma be guzelim, benden sana izin...Ezgi, biliyor musun, bazen seninle gozgoze geldigimizde ikimizin de aslinda kucuk bir kiz oldugu gercegi bir sir gibi parlar gozbebeklerimizde...iste o anda ben seninle ileride paylasacagimiz kucuk guzellikleri dusunurum...kucuk sirlarimizi, herkesten gizli kucuk kacamaklarimizi...ilk birlikte manikurumuzu, ilk kiz kiza alisverisimizi... dunyanin en mutlusu olurum bir kizim var diye..simdi annemi dinledigim gibi gunun birinde benim de bir dinleyenim daha da onemlisi anlayanim olacak diye... Dilerim Allahtan hep anlariz birbirimizi.. hep yanyana oluruz... basina buyruk blug caginda, ilk asklarinda, asksizliklarinda, basardiginda, olur ya; pek de basaramadiginda, her turlu zorlukta, kolaylikta... gunun birinde evlenip coluk cocuga karistiginda inanamam senin buyuyup anne oldugunda... o zaman hatirlarim simdi parlayan gozbebeklerini ve anlarim, senin de boylece zamanin geldi....canim ezgim, kaderin nazik olsun, guzel olsun, seni hic uzmesin umarim...en kotu anlarinda hep gozlerindeki gibi bir isik parlasin bir yerlerden ben de hayatin boyunca senin yanibasinda olayim.

Guzel Allah, ikinizi ve sizin gibi butun bebekleri alsin kanatlarinin altina, korusun, kollasin, hic birakmasin. Dunyada dilerim ki hic ac cocuk, hic usuyen, hic hasta cocuk kalmasin. Benim cocuklarimla birlikte dilerim hicbir yavru anasiz babasiz, hicbir ana baba yavrusuz kalmasin.

Tuesday, July 28, 2009

bi maruzatim olacakti...yorgunum...cok yorgunum... yorgunluk damarlarimda akiyor. Kemiklerimde, kaslarimda, tam su anda dizlerimin arkasinda daha once hic oldugunu dusunmedigim bir eklem yerinde hissediyorum bu meret yorgunlugu..bazen cocuklari yuruyuse filan cikardigimda oturdugum bir bankta uyuyakalacagim ve ikisini de alip goturecekler diye odum kopuyor... Her gun 1 saat benim olsa, istersem uyusam, istersem Ebru Salli ile pilates yapsam, istemezsem hicbisey yapmasam bos bos duvarlara baksam dunyalar benim olur.. ama yok..1 saat olmadigi gibi 1 dakika da yok. ...Hasbelkader bir arkadasi gorup bi kahve ictigim ender ogleden sonralari bile ben ikisini yedir, icir, uyut derken ne oldugunu anlamadan geciyor... hesap ettim tam 10 ay olmus kendi basima kapidan cikmadigim... ya da yalan olmasin, ciktim iki kere... birinde sacimi kestirmeye, digerinde duygu ile kahveye... iki saat icinde paldir kuldur evdeydim... hayat bundan sonra boyle olacak biliyorum...eskiden biz uykuya giderken etrafi toplamaya baslayan annemi anlamazdim, simdi ayni seyleri ben yapiyorum... sabaha hazir olsun diye sicak sulari hazirliyorum, etraftaki oyuncaklari, kirlileri, temizleri, yapilmasi gerekn her seyi yapiyorum... sonra uykuya gidiyorum... 6 saat icinde en az alti kere uyaniyorum...ayni anda uc dis cikaran bir yavru ve uykusundan kardesinin cigligiyla uyanan diger masum kuzuyu sakinlestirmek uzere...tuna da canimin ici, benden beter... gece sabaha kadar kac kere uyandigi yetmezmis gibi o kafayla bir de ise gidiyor... gelir gelmez de banyosuydu, mamasiydi derken gece gunduz karisiyor.

diyorum... evet bunlarin hepsini diyorum...ama kesinlikle sikayet etmiyorum... zira ne zaman sikayet etsem ya birinin atesi cikiyor, ya istahi kesiliyor...ben sadece maruzat bildiriyorum.. halden anlayan beri gelsin... bunlar gecip gider desin... bir de eylul gelsin..eylulle birlikte nicola gelsin... az kaldi.

Thursday, June 18, 2009




annem en yeni torunu Arda Berat'in dogumuyla terk-i diyar etti, kalakaldim Ezgi ve Ozan'la...

ilk gunlerde kapilara bakip bakip agladilar, ben de onlara bakip bakip agladim... annem de cebinde unuttugumuz emzige bakip bakip agladi, topluca aglastik...



sonra alistik yalnizligimiza... Ezo ve Ozzy, anneannenin yaninda getir gotur islerini yapan bu kadincagizin aslen anneleri oldugunu biraz gec de olsa idrak ettiler... Ben de gercek anneligin ne menem bir is oldugunu boylelikle anlamis oldum.

Su siralar sabahin en erken saatlerinde kalkiyoruz hep birlikte, kahvaltisiydi, yemegiydi, camasiriydi, oyunuydu derken gecenin gec bir saatini buluyorum... Bazen diyorum ki sanirim Allah biryerlerden ekstra guc kuvvet isinliyor bana yoksa hayatta dayanilmaz bu tempoya... Ama sonra anliyorum ki annelikle beraber geliyor bu ekstra guc kuvvet, pakete dahil yani. Ote yandan annelikle birlikte azicik psikopatlik da geliyor yanilmiyorsam... Her an gaiplerden aglama sesleri duyan, cocuklari yemek yedikce doyan, kucucuk burunlardaki o koskoca sumukleri cikardikca icinin yaglari eriyen, cocuklarindan bir saniye bile ayrilmasin diye yatip kalkip dua eden, icinde cocuklarin oldugu her huzunlu hikayede hungur hungur aglayan, daha dogrusu cocuklarla ilgili herseye hungur hungur aglayan bir insan oldum ben... Soyle tutup dunyadaki butun cocuklari evime alip hepsine bakasim var, hepsine besleyici nefis seyler yediresim, giydiresim, kusatasim, usuyeniyle sarilip yatasim, hepsini opesim koklayasim var...

ote yandan ezgi ve ozan dunya tatlisi oldular gozumde... Yalniz, onlar benim gozumun nuru ise de, onlar icin sanirim anne hep ikinci planda...ikisinin gozu birbirlerinden baskasini gormuyor cunku. Sabahlari mizmizlanirken birbirlerini gorur gormez gulmeye basliyorlar... Hem de ne gulmek... Sanki komik birsey konusmuslar da aralarinda dayanamayip kahkahayi basmislar gibi... Ya da kendiliklerinden oyuna daliyorlar parklarinda, ne oluyor ne bitiyorsa, bir bakiyoruz kollar bacaklar birbirlerine dolanmis... girdikleri bu sekilden kurtulamayinca da basiyorlar cigligi... Hadiii, anne gelsin ayirsin dolasan kollari bacaklari... Bir de oyle bir donemdeler ki, kotu olan hicbirseyi akillari kesmiyor... Ezo, akilli bidik, done done gelip pat diye aliyor kardesinin elinden oyuncagini... Ama kiskanmak soyle dursun, ikisi de bunun kotu birsey oldugunu anlamiyor, yine basiyorlar kahkahayi... Hadi bakalim bu sefer Ozzy ayni seyi yapiyor, yine bir kahkaha... En son aksamustu olanlari da gorunce kendi masum dunyalarinda ne kadar mutlu olduklarini dusundum yine... Ozan yerde can hirac ustunu giydirmeye calisiyorum, Ezo ise araba koltugunda oturuyor. Bir bagris bir kiyamet, dur oglum, yapma oglum, derken giyinik kalmaktan nefret eden Ozzy basiyor cigligi... Onun bu sikintili sesini duyan Ezo birden elindeki cingiragi salliyor. Cingiragin sesiyle Ozan kulak kesilip aninda kahkahaya basliyor... Ozanin kahkahasini duyan Ezgi de kikirdamadan durur mu? Durmaazz... Bir cingiragin sesin bu kadar gulen, biri guldukce digeri daha da gulen bu iki akide sekeri bir aksamin sonunda daha her turlu yorgunlugu alip goturuyor...

Yorgunluktan, uykusuzluktan ne yaziyorum ne ciziyorum farkinda degilim... anne olanlar benim halimden anlar... hele ikiz annesi olup da kendi basina bakmak zorunda olanlar daha da iyi anlar.... ben gidip yatiyorum herkese iyi uykular...

Friday, March 06, 2009

cannibalism..

ozan miydi, ezgi miydi hatirlamiyorum, bu sabah uyku mahmurluguyla birini minciklarken dusundum ki, belki de cocuklarini cok seven bir anne onlari opup koklarken dayanamayip issirip yemistir ve cannibalism boylelikle ortaya cikmistir... olamaz mi?? bana olabilir gibi geldi o an... bir psikopatlik mi var bende acaba... aman aramayin sosyal hizmetleri...

Wednesday, March 04, 2009

Bakici Araniyor...


Ozan ve Ezgi tingir mingir buyur, etrafindakileri sevgileri ve sirinlikleriyle mest eder, bazen de ayni anda aglama krizine girerek cildirtirken , anneleri de anneane gittikten sonra akli dengesini yitirmemek icin bir bakici aramaya baslar bile...

Su asagida gormus oldugunuz ilana bir gunde Japonundan Portekizine, Brezilyalisindan Turkune kadar 20 kisi basvurdu... Tuna bey Brezilya festivallerinin etkisiyle "Brezilyalidan zarar gelmez" seklinde olaya yaklasir; anneannemiz "Turk olsun camurdan olsun"der dururken, ilani bizzat veren anne ise, bir kadin nasil olur da canindan iki parcayi hic tanimadigi bir baskasinin eline birakir gider diye dusunmekten aklini oynatmak uzere.... Isi gucu biraktik, son iki gundur anneanne ile potansiyel bakicimiz cocuklarimizi alip hicbiryerlere kacmasin diye pasaportuna elkoyma planlari yapiyoruz...

Biz mi fazla duygusaliz yoksa bu coluk cocuga karismak durumlari mi adami boyle yapiyor bilemedim...

Hello,

We are a young family in Bromley, Kent with twin babies and we will need a live out nanny by June 2009. The twins ( a boy and a girl) will be 7 months old by then.


We most importantly need a person who will become like a member of the family, who we can trust and rely on and who has experience with babies. The right person would be:


- Taking care of the babies and having the sole responsibility of them when mum returns to work in October
- Taking them to the playgroups and parks and keeping them active during the day.

- Able to drive
- Tidying up around the house and ironing babies clothes when babies are asleep

- Able to provide at least 2 references which we can contact.

- Finally it would be such a big bonus if she can also speak Turkish - although not essential.


We will discuss the price and the other terms with the applicants, but we are basically looking for the right person to fit into our family and be one of us. So please contact if you are not only looking for a job but also a warm environment to be in. We look forward to meeting you.

Friday, January 30, 2009

ve devami...

la
Ozan uyanmisti bir onceki yazida sonra yedi icti tekrar uydu, bu arada Ezgiyi yikadik, yedirdik icirdik sonra bir fasil daha uyudular uyandilar gazdir kakadir cistir vs..vs...vs... sonra gece oldu ikisi de uyudu ve gozlerim kapanmadan onceki 15 dakika icinde de iste buradayim..

nerede kalmistim hatirlamiyorum bile ve bakmaya da cok useniyorum... kafamdaki kaldigim yerden devam:

4- Turk televizyonu taktirdik eve... annem bu durumdan cok memnun kaldi zira bir aya kalmadan ingilizceyi sokecekti az kalsin... ailecek omuzlarda bir bebek gaz cikartma aralarinda dizilerin muptelasi olduk, senaristlerin hayalguclerine sapka cikardik... Ancak anladigim sudur ki, bu diziler insanda hani nasil derler bir "feel good" hissi birakiyor da o yuzden bu kadar ilgi goruyor... saatler boyu izledigimiz o yalilarda oturan, kapilarinin onunde yatlari, cipleri, uzaklarda ciftlikleri, yurtdisi seyahatleri eksik olmayan guzel giyimli kadinlarin yakisikli beylerin de aslinda ne dertleri olabilecegini goruyor icten ice seviniyor insan. Bu yuzden bi sonraki haftayi sabirsizlikla bekliyor, sirf "bak goruyor musun ne dertler var" diyip kendi siradan hayati hakkinda mutlu olabilmek icin...

5- Cocuk, hatta cocuklar sahibi olmamizla babamizin da takim degistirmesi ayni tarihlere denk dustu. Bu arada bu "babamiz" lafindan da nefret ederim... sanki "Babamiz olmasa ben, zavalli kadin, ve cocuklarim ne yapariz??" gibi bir acizlik cagristirir bana... o yuzden burada bu lafi hicven kullandim yani dikkatinizi cekerim... Neyse ne diyordum, Tuna da Aralik itibariyle son derece aktif ve sosyal bir takima transfer oldu bankada.... Bu takim birbirleriyle super anlasan 8 adamdan olusuyor ve bunlar her firsatta lise cocuklari gibi (patronlari da dahil) isi asip yemege, kahveye, pub'a filan gidiyorlar.. Normal sartlarda Tuna icin cok sevinecegim bu durum, evde iki kolikli bebekle ugrasirken nedense bende o kadar buyuk bir heyecan yaratmiyor. Aksine "yani ne demek oluyor, bu evde ben anne oldum da sen baba olmadin mi?" seklinde kucuk capta ailevi krizlere yol aciyor. Oyle dir dir eden kadinlardan, "ben evde sacimi supurge ediyorum" edebiyati yapan annelerden olmayi hic istemedigimden kendimi bastirmaya calisiyorum ama tek dilegim su sosyallesmeler bi sakinlessin ve bu insanlar da her diger Ingiliz calisma arkadaslari gibi is cikisi sessiz sedasiz evine ceksin gitsin, Tuna da bize kalsin.

6- Ben daha fazla dayanamayip yatiyorum... aklima gelen seyleri de artik daha sonra yaziyorum...sevgiler selamlar herkese

Thursday, January 29, 2009

nihayet


Allahim ne zormus iki dakika bulup bilgisayar basina gecebilmek... gunlerdir haftalardir bunu yazayim diye biriktirdiklerim aklimdan birer birer ucuyor ancak ben bir turlu yarim araliksiz saati bilgisiayar basinda geciremedim... Anne baba olanlar gunlerimin ritmini anlayacaklardir, olmayanlara da zaten ne kadar anlatsam sivrisinek sazdir o yuzden sunu yapiyorum bunu ediyorum turu detaylara giremiyorum. Ben de anne degilken "Allahim yaa ne kadar zor olabilir ki" seklinde yaklasirdim evde cocuklu hayata ama halt etmisim, buradan tum hakkini yediklerimden ozur diliyorum.

Ozan efendi banyosundan sonraki turlu huysuzluklarindan sonra omzumda yuzustu uyuyakaldi, bu yaziyi da olabildigince geriye yatmis sekilde sag omzumda 5 kiloluk mis kokulu bi kuzu ile birlikte yaziyorum. Bu sebepten hemen sadede gecip kisa keseyim, yoksa bi sonraki iki ay daha yazamadan gececek. Buyrun basliyoruz :

1- Anne oldum ama anne oldugumu algilayabilmem 2 ayimi aldi. Hamileyken insana hersey cok gulluk gulistanlik geliyor, en onemli dert sanki dogum yapmakmis gibi dusunuyor insan. Halbuki hersey ondan sonra basliyor. Ben itiraf ediyorum ki, belki de yorgunluktan, bende cocuklar dogar dogmaz bir asik olma durumu yasanmadi. Onu emzir, bunun altina bak, o sustu bu agladi derken geldi gecti haftalar. Ayrica evde 6 kisiydik, ve sunu yap bunu yapma seklinde evin icindeki herkesten bir talimat alip koyun gibi uygulamaktaydim... Benim de bir annelik icgudumun oldugunu 1 ay sonra algilayabildim. Dolayisiyla kurulmus robotluktan annelige terfim ancak gecen haftalarda gerceklesebildi... O zamandan itibaren kuzular benim kuzularim ben de onlarin anneleri oldum... 15 gun oncesine kadar dokunmaya korkuyordum ama su anda bu iki sipayi saat yer gozetmeksizin atiyor tutuyor, opulebilecek her noktasini opmek istiyorum. Hatta istemekle de kalmiyor direkt opuyorum... Baska turlu olmuyor valla... Ayrica bakiyorum oyle sahane guzel bebekler filan da degiller ama gozum baska hicbir canli turunu gormuyor... Nasilmis bu is anlamadim...

2- Hamileligim surecinde 3 ayri hamilelik kitabini hatmedip herseyi harfiyen uygulayan ben, dogumumdan beri cocuk gelisimiyle ilgili tek satir okumadim. Vicdan azabi yapmiyor degilim ama kim ne derse bos diyor, herseyin en iyisini ben biliyormusum gibi geliyor. Ayrica ikiz olayi ayri bir olay bence, bu yuzden "bebek uyurken siz de uyuyunuz sevgili anneler" seklindeki tavsiyelere 'oldu canim' diyor gulup geciyorm... Bizim bebeklerden biri uyurken digeri yeni uyaniyor cunku...

3- Ev son haftalarda bosaldi, annemle kalakaldik... Hic hayatimizda boyle bir donem olmamisti diyor, birlikte kadin - kadina gecirdigimiz gunlerin kiymetini biliyoruz. Annem cocuklariyla arkadas olan annelerden olmadi hicbir zaman, bence de iyi etti. Ama 30umdan sonra benimle arkadas olmakta zarar gormuyor olsa gerek, su anda iki iyi arkadas olduk, caylarimizi demliyor, kimselere anlatmadigimiz sirlarimizi paylasiyoruz. Yoruluyorsa da goruyorum ki gonulden candan severek yoruluyor o yuzden ilk kez hayatimda anneme yuk oluyormusum gibi hissetmiyorum...

Ozan uyandi... bize musade