Wednesday, July 12, 2006

Hikaye bunlar...

Bir Turk, bir Ingiliz, bir Alman, bir Ispanyol, bir Venezuellali ve iki Hintli bir aksam yemege gitmisler. Alman olan evlenmeden once, sehirdeki kizarkadaslarina bir yemek veriyormus. Kimseciklerin birbirini tanimadigi, ama formalite icabi katilinan o anlamsiz yemeklerden biriymis. Gece boyu defalarca sessizlik olmus, herkes devamli saatine bakmis ve Turk bu isten hic hoslanmamis.

Zaman ilerlemis, yemekler bitmeye yakin, Ingiliz olan Turk'e "Ailenden hala Turkiye'de yasayan var mi?" diye sormus. Turk "Bir tek ben ve kocam buradayiz" demis, ve bu dedigine kendisi de ilk kez duyuyormuscasina sasirmis. Ingiliz bu cevaba karsilik, suratinda anlam veremeyen bir ifade ve agzinin icinde geveledigi bir parca pizzayla "Oyleyse burada isiniz ne?" diye sormus. O anda bizim Turk, sanki bu daha once hic aklina gelmemiscesine, islerinin ne oldugunu her Allahin gunu dusunmemiscesine kalkip bu fikir icin Ingiliz'e tesekkur etmek, sonra kosarak evine gelip, kocasinin kolundan tutup, kirmizi arabalarina atlayarak hizla yurdunun yolunu tutmak istemis. Ne var ki, elinden gelmemis. Icinden annesini ozlemis. Raviolisinden bir catal daha alip yutmak suretiyle burnunun diregini sizlatan aglama hissini bir cirpida geldigi yere gondermis. O esnada coktan baska biriyle baska bir anlamsiz konuya dalmis olan Ingiliz'e bakmis ve bu kadar kotu kalpli oldugu icin ona küsmüş. Bir daha da gece boyunca o Ingilizin suratina bakmamis.

Bu masal da burada bitmis.

4 comments:

Anonymous said...

sana alternatif bir cevap önerim var mügecim bilmiyorum beğenecek misin:burdayız,çünkü sizin bu güneşsiz ülkenizde trafik işkence değil, evden çıkmak bile bir stress sebebi değil,çünkü toplu taşıma araçlarında kendimi ahırddaki öküz gibi hissetmiyorum,çünkü yolda yürürken yürüyen vajinaymışım gibi bakışlara maruz kalmıyorum, çünkü burda metrodaki vatman türkiyedeki zavallı burcuyla aynı hayat standardında yaşıyor-ki kendisi ITU mezunu bir mühendistir-, çünkü bahçesi bile olan şipşirin bir evimiz olabiliyor,çünkü kocam insani düzeylerde yıllık izin alabiliyor ve biz ailelerimizi ailesine 750 km uzakta yaşayan burcuyla aynı sıklıkta görebiliyoruz, çünkü özlemek her zaman kötü birşey değildir sana özlediğin şeyin değerini hatırlatır, çünkü henüz 15 yıl sonrasını düşünmek için genciz ve istediğimiz zaman geri dönebilme lüksümüz var. şimdi anladın mı seni şımarık, G8 züppesi anasının kuzusu ingiliz?
bilmem hilerimi anlatabildim mi mügecim :D

UZAK said...

Koptum ben koptum... sandalyeden dusuyordum gulmekten Burcuuuu... senle bi gmail session'u daha yapmamiz lazim kardes.. muccckkk

Muzaffer Yagiz said...

Valla mugos, ben o ingiliz dallama olsa bile yine de ona katıldığımı söylemeden edemiyeceğim. Öptüm

UZAK said...

muzaffer yagiz: ben de katiliyorum katilmasina ya,simdilik kizip kusmek kolayima geliyor... idare ediver sen de be kuzenim..

efe: homesick... gurbetin ingilizcesi yok ama ingilizcenin homesick'i var.. nasil hastalikli, nasil derin bir kelimedir bu da..yine de gurbetin yerini tutamaz tabii.. ben bi de SILA'yi severim. Turk filmi kivaminda.. cok acikli..