Wednesday, June 17, 2015

"Ha topum ha, gum diyivir, 
Hazreti mamalari ham diyivir..."

derdi babaannem biz uc kardes mutfak penceresinde topun atilmasini beklerken...

Oruc olsak da, olmasak da o topu duymadan agzimiza lokma almazdik... 

Otorite degildi bize bunu yaptiran, korku urku hic degidi... Ramazan'i sevmekti... Ramazan'da eglenmekti... Gidilen iftarlar, gelen misafirlerdi.. Babannemin tavan yapan sekerine ragmen yenen gullaclar, ekmek ummalariydi... Gecen gun, cok yogun bir hissi tarif etmesini istemistim Ezgi'den ... anlatamiyorum demisti... iste ben de oyle diyorum simdi... anlatamiyorum ki Ramazan bizim evde neydi...

Bir zaman makinesi olsa en cok bir Ramazan ayinda, Konevi apartmaninin 6. katina donmek isterim... Ama cocuklarimi da alaylim yanima musade varsa... anlasinlar, gorsunler, hissettsinler, benim kendi basima yaratamadigim o Ramazani babaannemle yasasinlar, ogrensinler diye.. 

Her Ramazan ayi tokat gibi carpiyor yuzume... kaybettiklerimi, zaaflarimi... opup basimin ustune koyuyorum yine de. Her sekilde seviyorum Ramazan ayini... 

Monday, February 23, 2015

Ben genel olarak yasamayi seven bir insanim. Iste tam da bu yuzden yasgunlerimi neden hic sevmiyorum, anlayamiyorum...

Dusunuyorum, bulamiyorum... Gercekten bir bakinca soyle uzaktan, seviyorum ben bu hayati... 

Sabahlari uyanmak belki hickimse icin cok kolay degil, ama her sabah uyandigimda " bir aksam olsun, 8de cocuklari da alip yanima kut diye yatacagim" diye dusunmeyi ve o motivasyonla uyanmayi seviyorum... 

Sonra banyo aynasinda uykudan sismis halimi goruyorum... yine de hala aynaya baktigimda bana bakan yuzu seviyorum. 17 yasimdaki halimden, daha anlamli buluyorum.

Cocuklarin odalarina giriyorum... yorganlarin icinden cikmis ayaklari opuyorum, kokluyorum... iyi gunler cocuklarim diyorum... Mis gibi kokan saclarini seviyorum. 

Evden cikiyorum... Soguk yuzume carpiyor. Yurumeye basliyorum. Yurumeyi cok seviyorum. Yurudukce dertlerim azaliyor... Bir yerde okumustum - yururken ayaginin bastigi yeri hissederek dusuncelerindeki farkindaligini arttirabilirsin diyordu... Bazen butun dusunceler aklimin icinde ordan oraya ucusurken, sadece ayaklarima konsantre oluyorum...Her adimda bir agactan digerine ziplayan maymunlar gibi dagilmis dusuncelerim ciktiklari deliklere geri donuyor. Hepsini aliyor, yan yana diziyor, oncelik sirasina koyuyorum. Hicbir sekilde cozemeyecegim dusunceler en arkaya, bir sekilde o gun icinde cozmem gerekenler en one geciyor... Hepsinin kuyrugunu birbirine bagliyor, kafamin icine geri koyuyorum. Derli toplu duran dusunceleri seviyorum. 

Trene biniyorum... Kokmayan insanlari seviyorum...Birbirine gozunu dikip bakmayan insanlari seviyorum... Herkesin kafasini onune egip, okudgu kitap, izledigi filmden tek bir bakis bile kaldirmadan gecirdigi tren yolculuklarini seviyorum... 

Ofise geliyorum... Sevdigim insanlara gunaydin demeyi, pek sevmediklerime de sadece usulen gulumesemeyi seviyorum. Kim derdi ki, bundan 8 yil once kapisindan bile giremeyecegimi dusundugum bir ortamda, simdi ona buna selam vermekten neredeyse yuruyemiyorum... 

Sonra, sabah kahvaltilarini seviyorum... Vaktim olsa tam 1 saat kahvaltida ne yesem diye dusunurum.... yumurta mi, fistik ezmeli ekmek mi, misir gevregi ve yogurt mu? Hepsini, hepsini seviyorum...

Hele ilk kahveyi... bazen sirf ilk kahveyi dusunerek uyandigim oluyor... bayiliyorum.... ilk yudumdan sonraki iki dakika boyunca kanimda dolasan o enerji topunu seviyorum.. O anda dunyada cozulemeyecek hicbirsey yokmus gibi geliyor...O enerjiyle calismaya basliyorum...

Herkes gibi isimi cok seviyorum !!! Peki, abartmayayim, haftanin her gunu ve her saati olmasa da, cogunlugunda seviyorum diyelim... Bana bir masa, bir bilgisayar vermisler... fikirlerime inanmislar, guvenmisler...odalar dolusu insanlari egitmem icin paralar odemisler.. daha da ne isteyeyim... evet, evet ... isimi seviyorum.

Kabul edeyim, bazen bazi insanlari bogasim geliyor... evet, nadir de olsa, "su adamin yuzune acikca bir "F..ck Off" desem acaba sonum ne olur" diye dusundugum oluyor..sonra nedense o fikir geldigi gibi gidiyor, yine benden dunyanin en sabirli, en anlayisli sesi cikiyor... sinirlerime hakim olabilmeyi seviyorum, insanlara sinirlenmeden, laf carpmadan, atarli, giderli konusmadan da istedigimi yaptirabilmeyi seviyorum...

Ha bu arada, ogleden sonrasi Earl Greyimi seviyorum.. limonlu, koyu ve tek sekerli. Cok stresliyken .icince birden dunya tekrar guzel ve yasanabilir bir yer oluyor... 


Sonra isten cikiyorum, evi bulmam 1.5 saati buluyor... olsun... dedigim gibi trenleri, otobusleri seviyorum... okuyorum, arastiriyorum, yaziyorum, ciziyorum... bazen bos bos camdan disari bakiyorum... 

sonra anahtar kapinin deliginden giriyor... kapi aciliyor...gerisi opus koklas, sar sarmala... bazen bagir cagir, yemegini ye cocugum, sutunu bitir yavrum... odalara cikiyoruz.. pijamalar giyilmis... gunun nasil gecti diyince oturup adam gibi anlatan iki 6 yas tipiyle her telden konusuyoruz...ama her telden... Ozan o gun ona kaba davranan arkadaslarini bir bir sikayet ediyor... Ezgi kimle ne oyun oynamis, detaylica anlatiyor... sonra daha derin mevzulara giriyoruz...sebepli sebepsiz, tepemden inmiyorlar butun aksam... icim icime sigmiyor... cok seviyorium... 

Ardindan "babamiz" geliyor... bu babamiz lafi da ne komik, kadini nasil da etkisiz eleman yapiveriyor bir cirpida...bazen gec kaliyor, kiziyorum... ama genel olarak babamizin guzel kafasini seviyorum... gecen gun bahcede birseylerle ugrasirken seyrediyordum, bir kafa bu kadar mi duzgun olur yarabbim! 

Sonra gunun kisa ozeti...  biraz tv karsisinda kafa bosaltma... son bir fincan cay... sonra yari uykulu tirmanilan yatak ve daha yastiga bes kala dusulen uyku... uykuyu cok seviyorum..


Alternatifini dusunursen, yaslanmak iyidir demis bir bilir kisi.. Durum boyleyken, hayatimda sevmedigim hemen hemen hicbirsey yokken, ben bu yasgunlerini ne diye sevmiyorum.. hic anlamiyorum.