tag:blogger.com,1999:blog-220450862024-03-14T10:45:14.065+00:00UZAK'tan...Cok dusundum... Artik yazma vaktiUZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.comBlogger73125tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-77866167720922102132020-05-08T00:30:00.001+00:002020-05-08T00:30:29.828+00:0020 yil oldu bu Konya kizi memleketten cikali.<br />
<br />
Gectigim yollar, tanidigim insanlar, turlu cesitli milliyetler, dinler, adetler.. Bazen tarifi olmayan kalabalik bir yalnizlik. Yeri dolmayan bosluklar... Kopup giden, bir daha hayat bulmayacagini bildigim baglar.. Kimi zaman pes ettirdi, kimi zaman inkar... arada isyan...<br />
<br />
Zamanla hersey kabulum oldu, her soruna bir carem oldu... Bazi careler ise yaradi, bazilari elimde patladi.<br />
<br />
Herseyle birlikte en cok da inanclarimi, degerlerimi sorguladim. Zaten aklim hep karisikti, olctum, tarttim, herkes gibi ilk firsatta derinlemesine dusunecegim dedigim herseyle birlikte kafamin icinde bir sekil semal verip kenara kaldirdim. Sorgusuz sualsiz bende kalan tek sey kullugum oldu, Yaradanin adini anmadan sabahlari gozumu acmadim. <br />
<br />
Yine de en cok Ramazanlarda yalniz kaldim. Ama oyle boyle yalnizlik degil, kupkuru bir yalnizlik. Boyle bildigin burnumun kemigini sizlatan, sapsari bir yalnizlik. Herkese senlik, muhabbet getiren Ramazan ayi, bana hep sucluluk, eksiklik, yarimlik getirdi. Uzaklarin da uzagina atti, hicbir sekilde yolumu bulamadim.<br />
<br />
Senelerce cocuklara dilim dondugunce anlatmaya calistim. Oruc tuttugum gunlerde mutlaka kucuk bir parca agladim... Bir arkadas demisti ki, "iftar ve sahur ne kadar senlikli olursa cocuklar o kadar heveslenirler". Tek kisililik bir senlik yaratamadim.<br />
<br />
Taa ki bugunlere kadar.<br />
<br />
Benim cocuklarim buyudu, bana yoldas oldu. Bu sene ufak ufak birlikte tutalim demeler basladi. Tekne orucu derdik, ne olsa makbuldu... Tam da oyle yaptik, kucuk kurallar koyduk, bolca konustuk. Geldigimiz noktada, Ezgi tum gun tutmaya kararli, az sonra benimle sahura kalkacak.Ozan "belki dayanamam" diye korktu, soz verip bozmak fikri agrina gitti, kendince tekne orucuna devam edecek. " Iftara kac dakika kaldi?2 diye soracaklar, masayi hazirlayacagiz, "Allah kabul etsin" diye dua edecegiz.. Ben yuzuncu kere "Konya'da top atilirdi, biz dayilarinla mutfak penceresinde beklerdik" diye anlatacagim.... birlikteligin verdigi kuvvetle bundan sonra her Ramazan bir oncekinden guzel olacak.<br />
<br />
20 sene once memleketinden cikan bu kiz, 4000 km otede kendi kucuk memleketini nihayet artik bulacak..UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-32516521520950841662016-12-22T12:15:00.002+00:002016-12-22T12:15:54.533+00:00<br />
<div class="mail-message-header spacer" style="font-family: sans-serif; font-size: 13.696px; height: 86px;">
</div>
<div class="mail-message-content collapsible zoom-normal mail-show-images m1592670842bbd8c1" style="font-family: sans-serif; font-size: 13.696px; margin: 16px 0px; overflow-wrap: break-word;">
<div class="clear">
<div lang="EN-GB" link="blue" vlink="purple">
<div class="m_6044354452538670642WordSection1">
<div class="MsoNormal">
Gecenlerde bir filme gittim, yaslilar matinesiydi… Bir salon dolusu 60 yas ustu insanla mutlu bir Noel filmi seyredecektik. Filmi sunmak icin bir film elestirmeni geldi, 2016’dan neler cektigimizi anlatti. Hicbir senenin bu seneden daha kaotik olmayacagini soyleyerek, “it can only get better after this” dedi. Yanimda oturan yasli basil insanlar, “ah, evet hem de nasil” diyerek, ellerindeki sicak sarapla baslarini salladilar.<u></u><u></u></div>
<div class="MsoNormal">
Iki gun once yeni patronumuz yil sonu toplantisi yapti… Gectigimiz senenin uluslarasi captaki felaketlerinden bahsetti… Biz yine sirket olarak paraya para dememistik, o ayri, ama dunya olarak cok fena bir yil olmustu… Umitsiz olmamaliydik, hersey duzelecekti… Bunlari diyen global bir sirketin Ritz’de konaklayan CEO’suydu…<u></u><u></u></div>
<div class="MsoNormal">
Onceki gun cocuklarin su aralar nasil da hediyeye, sekere, pastaya, kutlamalara bogulup simardiklarindan konusuyorduk… Sonra her duyarli vatandas gibi mecburi bir mahcubiyetle Halep’teki cocuklari andik. O esnada televizyonda bir savas cocuguna yeni yildan ne bekledigi soruldu… “yatak” dedi... vicdanimizdan vurulduk, sonra unuttuk.<u></u><u></u></div>
<div class="MsoNormal">
Bunlar kendi basina okyanusun ortasinda oturan, sinirlarinda denizden baska hicbirsey olmayan bir ulkenin baskentinde, en sakin, en tuzu kuru, en eli yuzu duzgun semtlerinde oldu… Savasin icindeki insanlar, evlatlarini sehit vermis analar, donusu olmayan yollari gozleyen kadinlar, babasiz kalmis cocuklar o esnada orada yoktu...<u></u><u></u></div>
<div class="MsoNormal">
2016 iste boyle gecti. Bazilari icin uzaktan bakip sikayet ederek, bazilari icin acilarin en buyugunu cekerek…<u></u><u></u></div>
<div class="MsoNormal">
Duzelmez diye dusunuyorum… Hicbir umudum yok. </div>
</div>
</div>
</div>
</div>
UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-58692420257894244912015-06-17T21:57:00.002+00:002015-06-17T21:57:20.013+00:00"Ha topum ha, gum diyivir, <div>
Hazreti mamalari ham diyivir..."</div>
<div>
<br /></div>
<div>
derdi babaannem biz uc kardes mutfak penceresinde topun atilmasini beklerken...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Oruc olsak da, olmasak da o topu duymadan agzimiza lokma almazdik... </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Otorite degildi bize bunu yaptiran, korku urku hic degidi... Ramazan'i sevmekti... Ramazan'da eglenmekti... Gidilen iftarlar, gelen misafirlerdi.. Babannemin tavan yapan sekerine ragmen yenen gullaclar, ekmek ummalariydi... Gecen gun, cok yogun bir hissi tarif etmesini istemistim Ezgi'den ... anlatamiyorum demisti... iste ben de oyle diyorum simdi... anlatamiyorum ki Ramazan bizim evde neydi...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bir zaman makinesi olsa en cok bir Ramazan ayinda, Konevi apartmaninin 6. katina donmek isterim... Ama cocuklarimi da alaylim yanima musade varsa... anlasinlar, gorsunler, hissettsinler, benim kendi basima yaratamadigim o Ramazani babaannemle yasasinlar, ogrensinler diye.. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Her Ramazan ayi tokat gibi carpiyor yuzume... kaybettiklerimi, zaaflarimi... opup basimin ustune koyuyorum yine de. Her sekilde seviyorum Ramazan ayini... </div>
UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-90818079845651194042015-02-23T23:55:00.000+00:002015-02-23T23:55:46.087+00:00Ben genel olarak yasamayi seven bir insanim. Iste tam da bu yuzden yasgunlerimi neden hic sevmiyorum, anlayamiyorum...<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Dusunuyorum, bulamiyorum... Gercekten bir bakinca soyle uzaktan, seviyorum ben bu hayati... </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sabahlari uyanmak belki hickimse icin cok kolay degil, ama her sabah uyandigimda " bir aksam olsun, 8de cocuklari da alip yanima kut diye yatacagim" diye dusunmeyi ve o motivasyonla uyanmayi seviyorum... </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sonra banyo aynasinda uykudan sismis halimi goruyorum... yine de hala aynaya baktigimda bana bakan yuzu seviyorum. 17 yasimdaki halimden, daha anlamli buluyorum.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Cocuklarin odalarina giriyorum... yorganlarin icinden cikmis ayaklari opuyorum, kokluyorum... iyi gunler cocuklarim diyorum... Mis gibi kokan saclarini seviyorum. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Evden cikiyorum... Soguk yuzume carpiyor. Yurumeye basliyorum. Yurumeyi cok seviyorum. Yurudukce dertlerim azaliyor... Bir yerde okumustum - yururken ayaginin bastigi yeri hissederek dusuncelerindeki farkindaligini arttirabilirsin diyordu... Bazen butun dusunceler aklimin icinde ordan oraya ucusurken, sadece ayaklarima konsantre oluyorum...Her adimda bir agactan digerine ziplayan maymunlar gibi dagilmis dusuncelerim ciktiklari deliklere geri donuyor. Hepsini aliyor, yan yana diziyor, oncelik sirasina koyuyorum. Hicbir sekilde cozemeyecegim dusunceler en arkaya, bir sekilde o gun icinde cozmem gerekenler en one geciyor... Hepsinin kuyrugunu birbirine bagliyor, kafamin icine geri koyuyorum. Derli toplu duran dusunceleri seviyorum. </div>
</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Trene biniyorum... Kokmayan insanlari seviyorum...Birbirine gozunu dikip bakmayan insanlari seviyorum... Herkesin kafasini onune egip, okudgu kitap, izledigi filmden tek bir bakis bile kaldirmadan gecirdigi tren yolculuklarini seviyorum... </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ofise geliyorum... Sevdigim insanlara gunaydin demeyi, pek sevmediklerime de sadece usulen gulumesemeyi seviyorum. Kim derdi ki, bundan 8 yil once kapisindan bile giremeyecegimi dusundugum bir ortamda, simdi ona buna selam vermekten neredeyse yuruyemiyorum... </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sonra, sabah kahvaltilarini seviyorum... Vaktim olsa tam 1 saat kahvaltida ne yesem diye dusunurum.... yumurta mi, fistik ezmeli ekmek mi, misir gevregi ve yogurt mu? Hepsini, hepsini seviyorum...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Hele ilk kahveyi... bazen sirf ilk kahveyi dusunerek uyandigim oluyor... bayiliyorum.... ilk yudumdan sonraki iki dakika boyunca kanimda dolasan o enerji topunu seviyorum.. O anda dunyada cozulemeyecek hicbirsey yokmus gibi geliyor...O enerjiyle calismaya basliyorum...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Herkes gibi isimi cok seviyorum !!! Peki, abartmayayim, haftanin her gunu ve her saati olmasa da, cogunlugunda seviyorum diyelim... Bana bir masa, bir bilgisayar vermisler... fikirlerime inanmislar, guvenmisler...odalar dolusu insanlari egitmem icin paralar odemisler.. daha da ne isteyeyim... evet, evet ... isimi seviyorum.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Kabul edeyim, bazen bazi insanlari bogasim geliyor... evet, nadir de olsa, "su adamin yuzune acikca bir "F..ck Off" desem acaba sonum ne olur" diye dusundugum oluyor..sonra nedense o fikir geldigi gibi gidiyor, yine benden dunyanin en sabirli, en anlayisli sesi cikiyor... sinirlerime hakim olabilmeyi seviyorum, insanlara sinirlenmeden, laf carpmadan, atarli, giderli konusmadan da istedigimi yaptirabilmeyi seviyorum...</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ha bu arada, ogleden sonrasi Earl Greyimi seviyorum.. limonlu, koyu ve tek sekerli. Cok stresliyken .icince birden dunya tekrar guzel ve yasanabilir bir yer oluyor... </div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sonra isten cikiyorum, evi bulmam 1.5 saati buluyor... olsun... dedigim gibi trenleri, otobusleri seviyorum... okuyorum, arastiriyorum, yaziyorum, ciziyorum... bazen bos bos camdan disari bakiyorum... </div>
<div>
<br /></div>
<div>
sonra anahtar kapinin deliginden giriyor... kapi aciliyor...gerisi opus koklas, sar sarmala... bazen bagir cagir, yemegini ye cocugum, sutunu bitir yavrum... odalara cikiyoruz.. pijamalar giyilmis... gunun nasil gecti diyince oturup adam gibi anlatan iki 6 yas tipiyle her telden konusuyoruz...ama her telden... Ozan o gun ona kaba davranan arkadaslarini bir bir sikayet ediyor... Ezgi kimle ne oyun oynamis, detaylica anlatiyor... sonra daha derin mevzulara giriyoruz...sebepli sebepsiz, tepemden inmiyorlar butun aksam... icim icime sigmiyor... cok seviyorium... </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ardindan "babamiz" geliyor... bu babamiz lafi da ne komik, kadini nasil da etkisiz eleman yapiveriyor bir cirpida...bazen gec kaliyor, kiziyorum... ama genel olarak babamizin guzel kafasini seviyorum... gecen gun bahcede birseylerle ugrasirken seyrediyordum, bir kafa bu kadar mi duzgun olur yarabbim! </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sonra gunun kisa ozeti... biraz tv karsisinda kafa bosaltma... son bir fincan cay... sonra yari uykulu tirmanilan yatak ve daha yastiga bes kala dusulen uyku... uykuyu cok seviyorum..</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Alternatifini dusunursen, yaslanmak iyidir demis bir bilir kisi.. Durum boyleyken, hayatimda sevmedigim hemen hemen hicbirsey yokken, ben bu yasgunlerini ne diye sevmiyorum.. hic anlamiyorum.</div>
UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-34671529167126234622013-09-03T21:50:00.000+00:002013-09-04T08:36:53.460+00:00Bahar gecti, yaz geldi gecti... En sevdigim aya geldik...<br />
<br />
Benim bir blogum vardi, bugun sevdigim bir arkadasim hatirlatti.<br />
<br />
Niye yazmiyorum diye kendime soyleniyorum... Az da olsa, uc bes satir da olsa...<br />
<br />
Bazen isten tum damarlarimdaki kan cekilmiscesine yorgun geliyorum.<br />
<br />
Son zamanlarda ofiste 3 saat, 4 saat, 6 saat araliksiz konustugum gunler oluyor...Yeni is, yeni yeni maceralar yasatiyor.<br />
<br />
Ama su andaki en onemli maceramiz, yarin ilk siniflarina baslayacak Ezgi ve Ozan.<br />
<br />
Saatlerce heyecandan uyuyamadilar yukarida... Fisir fisir sesleri geldi.<br />
<br />
En sonunda, "anne bizle yatar misin 2 dakika" diyerek merdivenlerde gorunuverdiler.<br />
<br />
Gittim, ikisini de alip bizim yataga attim, yattim aralarina... "ben de kucukken tatilin son gunu heyecandan uyuyamazdim" dedim. Ezgi: "Anne sen kucukken yuzun buyuktu ama vucudun kucuk muydu?" diye anlamli bir soru sordu.. Ardindan Ozan: "Anne sen buyuyunce kac yasinda oldun" diyerek baska bir boyut katti konusmamiza. Ayni yasta bir kiz ve bir oglanin annesiysen, muthis bir yetenek gelistiriyorsun istemeden... Hic alakasiz ve kesinlikle hicbir sekilde ilgilenmedigin iki konuda ayni anda son derece hevesli ve istekli gorunerek sohbet edebilmek gibi. Zira yataktaki muhabbetimiz bir noktada televizyonda Ezgi'nin en sevdigi cizgi filmin maalesef son bolumune gelmesi ile Ozan'in en sevdigi ucak modelleri arasinda gitti geldi.<br />
<br />
Sonra iki dakika doldu, ben yataktan ciktim, "Cok heyecanlanirsaniz, birbirinize sarilin" dedim... Daha arkami donup odadan cikmadan, bizimkiler simsiki sarilip yataga gomulmuslerdi. <br />
<br />
Benim iki yavrum buyudu... Abi, abla oldu... Ne kadar sukretsem az. Yarin girecekleri kapidan daha da buyuyup cikacaklar. Hayatlari artik tamamen degisecek, guzellesecek, bazen cok da guzellesmeyecek. Isin icine rekabet girecek, cok calismak girecek, basari oldugu kadar belki bazen basaramamak da girecek... <br />
<br />
Tek dilegim birbirlerinden hic ayrilmasinlar... Birbirlerine iyi gunde, kotu gunde bugun sarildiklari gibi sarilsinlar. Birbirlerinin akli fikri olsunlar, biri dustugunde digeri kaldirsin.<br />
<br />
Ve en onemlisi karsilarina hep iyi niyetli insanlar ciksin...Ne yaparlarsa yapsinlar, mutlu olsunlar, huzurlu olsunlar. Mutlak bu dunyanin derdine dusecekler, onlar kendiliklerinden dusmese bile eminim, anne baba olarak biz dusurecegiz bu mentalitenin icine, ama dilerim iclerinde bir yerde hep sigindiklari baska huzurlu bir dunyalari da olsun. <br />
<br />
Yavrularim, dilerim su iki dakikacikta paylastigimiz dunya dolusu mutluluk tum okul hayatiniz boyunca yasayacaklarinizin baslangici olsun. <br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_n6hOvxgDJAQFLo3vZBQGlGPY9_S20BD_SI0CbxsUepsclcdTVzOppuqogfZRygxAhjI8gHb2Tl5mrlrK1IfjDvLk94IUiMHbbzKNlu6WYs6EdWpeT-g1m2Y7of0BSCZdnkdFdQ/s1600/20130904_080238.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_n6hOvxgDJAQFLo3vZBQGlGPY9_S20BD_SI0CbxsUepsclcdTVzOppuqogfZRygxAhjI8gHb2Tl5mrlrK1IfjDvLk94IUiMHbbzKNlu6WYs6EdWpeT-g1m2Y7of0BSCZdnkdFdQ/s320/20130904_080238.jpg" width="240" /></a></div>
<br />UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-21486886038370330412013-04-25T20:38:00.002+00:002013-04-25T20:39:14.550+00:00Tabii cok uzun zamandir yazmayinca, insan neresinden baslayacagini sasiriyor...<br />
<br />
Halbuki kosem bucagim, "bunu da yazmaliyim" dedigim notlarla dolu. Ama akil notu benimkiler. Her seferinde, ya kalem ya kagit bulamamaktan, ya da olmadik durumlarda yakalanmaktan kurtulamayip aklima yazdigim notlar... dusunceler... <br />
<br />
<br />
Mesela. "donmeli miyiz, donmemeli miyiz" cikmazimizin doruklarinda oldugumuz bir gun, Ankara'da bir alisveris merkezinde dolasirken kendi kendime:<br />
<br />
" Vitrinde gorup, begenip denemek istedigin, ama ardindan almamaya karar verdigin ayakkabilari kafana firlatir gibi toplayan saticilar oldugu muddetce bu memlekete donulmemeli."<br />
<br />
diye dusundum... <br />
<br />
Ne kadar luzumsuz ve bos bir sebep degil mi? Ama dogru... Beni resmen hayattan sogutuyor bu adamlar.. Insanliga inancim azaliyor. Ve memleketimde sagolsunlar bolca varlar... Kucuk dukkanlarda artik mecburiyetten, buyuk dukkanlarda burnu buyuklukten yapiyorlar belki, ama maalesef oradalar..<br />
<br />
Hemen aksamina, meshur Tavaci Recep'imize gittik. Kapida her zamanki gibi Sef garson ve ekibiyle "Abim! yengem! hosgeldin, basim gozum ustune" muhabbeti.... Nasil bir hurmet, ikram, yani bahsisi saf altin ustunden versen, dunyanin hicbiryerinde gorulmeyecek zariflikte bir ihtimam. Cocuklara visne suyu istedik mesela bir ara, "Yengem sen hic merak etme, ben onlarinkini azicik ocakta isitip getiririm" diyecek kadar kendince ince bir dusunce - ki "Allah askina isitma abim, hic visne suyu isitilir miymis yaa " diye yalvar yakar vazgecirdim adami. Bunlari da gordukce insanin resmen postu oraciga seresi geliyor. <br />
<br />
<br />
Ote yandan, bu kadar zamandir, biz donersek 23 senedir Turkiye'de yasamamis bir Tuna olaya nasil adapte olacak, nasil sirasini kapan, kaldirima tukuren, arabayi ustune suren birinin girtlagina yapismadan yasayacak diye dusuneduralim, Tuna'dan bir tane daha yapmisiz da haberimiz olmamis...<br />
<br />
Kucuk Tuna diye adlandirdigimiz Ozan efendi, Turkiye seyahatlarimizin buyuk bir kismini korna calan yesil yanmadan sarida gecen veya azicik ortalamanin ustunde hizli giden Mumtaz dedesini devamli " Dedeeee, yanlislikla mi gectin? Yanlislikla mi korna caldin?? Yanlislikla mi hizli suruyoon??" diye sora sora canindan bezdirdi.. "Yahu bunlar normal seyler burada oglum, bisey yok" desek de "yok dedem yanlislik yapti, bi daha yapmayacaksin dimi dede?" demek suretiyle mutemadiyen kendini telkin etti. Park edilmez isaretlerinin onune zank diye parketmis sira sira arabalara her seferinde sasirip "Baba bunlar yaramaz arabalar mi? Yanlislik mi burada durmuslar?" deyip, boyle ilgili isaretin onune goz gore gore parkedenlerin akli basinda insanlar olabilecegine bir turlu akil erdiremedi.<br />
<br />
Biz 13 senedir bu gelgitleri yasaya yasaya bu memlekette
yasayip gidiyoruz bakalim hala. Ne olacak bu hikayenin sonu... Ne zaman
kafamiza dank edecek aslinda burada mutlu oldugumuz....ya da orada daha
mutlu olacagimiz. Ben de sonunu merak ettigim bir filmi izler gibi
izliyorum.<br />
<br />
Bu esnada, 2013 beni ilk 4 ayinda son derece memnun eden bir sene oldu - cok sukur. Bir sekilde kendimle birlikte cevremdeki herkes icin de taslar yerine oturdu... Sanki butun eksikler bir bir yerini buldu, ilahi adaletten alacagi olanlarin hesabi goruldu. Boyle gider mi acaba diyorum bazen? Bilmem... Gitse de gitmese de sukretmeyi bilmek lazim galiba... Tadini cikartmak..<br />
<br />
Ustune bir de bahar geldi... <br />
<br />
Bahar ki ne bahar... cayir cimen... kuzular... erguvanlar... bahcelerde ciglik cigliga oynayan cocuklar... aksamlari acik camlardan iceri giren taze kokular... <br />
<br />
Daha ne olsun... <br />
<br />
<br />
<br />
<br />UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-64237903736936835432012-10-17T20:19:00.003+00:002012-10-17T20:58:49.676+00:00Veni Vidi Vici <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKT85l2ZmPJktHTedWNtBlvusDniqzlCuaJibSevD6_bgf0MimWys_6OWnuDD6U0X2JUA4to0WMixjQmDtgNPycWoM6Z9_TKqulywrBUvujDiLphf0d_OzB_KfSw9Wgnpt93ZOZg/s1600/20121012_110231.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKT85l2ZmPJktHTedWNtBlvusDniqzlCuaJibSevD6_bgf0MimWys_6OWnuDD6U0X2JUA4to0WMixjQmDtgNPycWoM6Z9_TKqulywrBUvujDiLphf0d_OzB_KfSw9Wgnpt93ZOZg/s320/20121012_110231.jpg" width="240" /></a></div>
Tuna ile 11 senedir evliyiz, dile kolay.. cok az konuda dramatik olarak farkli dusundugumuz olur... Sagolsun, varolsun iyi kocadir, iyi damattir, hepsinden daha iyi bir babadir..Birbirimizden pek fazla sikayetimiz olmaz gunluk hayatta. Evet, biliyorum, ne mutlu bize, bravo, masallah.. vs.. vs... Ama kesinlikle anlasamadigimiz, herseferinde oyle ya da boyle kavgaya tutustugumuz ve birbirimize bir turlu tolerans edemedigimiz tek bir konu vardir ki o da tatil anlayisimizdir. Birbirimizi en cok gordugumuz donemin tatiller oldugunu ve bu donemi de birbirimizin burnundan getirdigimizi dusunursek evliligimizin yukarida saydigim meziyetlerini tekrar gozden gecirmeli miyiz, bilmiyorum.. <br />
<br />
Saka bir yana.. Ben tatillerin yerinde duranini, beni cok yormayanini severim. Guzel bir otelde layigiyla kalmaliyim mesela, yedigim ictigim duzgun olmalidir. Hele cocuklar etrafimdaysa, oteldeki doktordan cocuk havuzuna kadar herseyimiz tam olmalidir. Daga tepeye cikip risk almam, kendimi ve kimseyi zorlamam, efendi gibi dinlenir, temel kulturel turlarimi yapar, yuvama donerim. Bundan otesini zaten yorgun kafam ve bedenim goturmez. <br />
<br />
Tuna'da ise bendekinden degisik ve kimsede daha once rastlamadigim bir turist geni vardir. Sebebini kucuk yaslardan beri ailecek arabalariyla ve kisitli butceyle ciktiklari Avrupa seyahatlerine bagliyorum. Dusunun bu uc kafadar (Tuna, annesi, babasi) 80li senelerde dura kalka kucuk arabalariyla taa Kibris'tan Ingiltere'ye gelirlermis, artik Allah nasil bir gezme gorme aski verdiyse...Bugune gelinmis, aradan gecen 30 sene ve asilan yuzbinlerce km sonra bu ask masallah sonmek bilmemis.. Sonunda da tek rehber kitabinin kaciracagi yerler olur korkusuyla ikinci bir kitap almadan yola cikmayan, tatilden onceki 3 hafta boyunca bir proje titizliginde gunlerimizi planlayan, tatil boyunca da cocuklar gibi heyecandan sabahin korunde uyanan, ustelik yolda uyuyan filan olursa Allah korusun, uyandirip etrafa bakmasi gerektigini ogutleyen bir gezgin olmus.<br />
<br />
Simdi, biz coluk cocuga karisana kadar bu ikimizdeki farkli turist genleri hayatimizin her safhasinda yaptigimiz gibi pazarlik sonucu orta halli bir yol buldu. Bir tatil fikri aklimiza dusmeye gorsun; once Tuna heyecanla haritalarina ve planlarina gomulur, ben de soylenmeye baslardim.. Istenilen istikamete varidgimizda; ben otele gidelim diye cekistiredurayim,Tuna o muze senin, bu katedral benim, bizi oraya buraya surukler, ama sonunda yine de gitmek istedigi heryeri tamamlayamadan tatili bitirirdi. Yine de arabayla ciktigimiz yolculuklarda "aa, bak goruyor musun, kaybolduk!!" numarasiyla cok koy kasaba gezdirmistir bana, anlamadim sanilmasin.<br />
<br />
Biz boyle cekiseduralim, son 3 senede bu denkleme bir de iki cocuk eklendi, malumunuz.. Gecenlerde 2 yasinda yegeniyle tatile giden yakin bir arkadasimiz gelir gelmez ustune bir 2 hafta daha izin aldi.. Tamamiyle hakliydi, cocuklu tatil zaten basli basina bir macerayken eminim Tuna da artik biraz daha hafiften alacakti..<br />
<br />
Diye dusunuyordum gecen hafataki Italya seyahatimizden once...<br />
<br />
<br />UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-57083089373561678172012-07-25T00:04:00.000+00:002012-07-25T00:04:05.325+00:00<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIhXsH-lgCNqkoAtNmxGHsPYABeQoz50lsMtGUMeIhsE9CzC44oJn0-CXydFUTNWlNLexzqzX9jzPUioY1Mt6PmZ58YU8Y7Vcj_w2yhrFurI9IrR7ESqVyq3RsA3TG5voaRCDQdw/s1600/london-2012-olympics-logo.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="168" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIhXsH-lgCNqkoAtNmxGHsPYABeQoz50lsMtGUMeIhsE9CzC44oJn0-CXydFUTNWlNLexzqzX9jzPUioY1Mt6PmZ58YU8Y7Vcj_w2yhrFurI9IrR7ESqVyq3RsA3TG5voaRCDQdw/s320/london-2012-olympics-logo.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Olimpiyat atesi aklina dustugunde heyecandan tuyleri diken diken olan insanlardan degilim ben..Hicbir zaman da olmadim.. Bugun ofiste birisi 2012 Olimpiyatlarinin Londra'da yapilacagi haberini ilk aldiginda nasil da sevincten agladigini anlatiyordu. Ben ise, 2005'in o meshur Temmuz'unu 2012'den once vatana donusumuzun mumkun olmayacagini kabullenmeye calismakla gecirdim. .. Zira pek sevgili esimin bu kutsal 2 haftaya bizzat yerinde taniklik etmeden degil Turkiyeye donmek, Londra sinirlarindan disari cikmayacagini biliyordum.. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Biz buyurken Olimpiyat demek, Naim Suleymanoglu demekti... O hikaye de, sakatlikti, gonul isleriydi, araya giren basbakanlardi derken, 2 olimpiyat ardindan bitince bu buyuk olay bizim evde iyice bir anlamini yitirdi...Zira, dunya atlasinda yerini bile gosteremeyecegimiz ulkelerden gelen bir suru abinin hoplaya ziplaya bitirdigi yarislari seyretmek yerine, odamizda New Kids On The Block esliginde hayal kurmak daha eglenceliydi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Aradan yillar gecti.. Ne zaman ki ben su meshur kredi karti sirketine calismaya basladim, ve su kredi karti sirketi de 2012 Olimpiyatina sponsor olacagini acikladi, ben o noktada olay hakkinda uzun uzun dusunmeye basladim...Itiraf ediyorum ki, bu dusunmelerin cogu da bilmem kac senedir konuyla ilgili yapilip duran sonu gelmez toplantilarda oldu. Herkes sirket girisinde duran devasa geri sayim ekrani yaninda 200 gun, 150 gun, 100 gun, bilmem kac gun kala mutlu mutlu fotograflar cektirirken, bu kadar alaca bulaca, gurultu, patirti, herseyin icine sokulup cikarildigi bir ton krema gibi midemi bulandirmaya baslamisti. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Olmadigim kadar komunist bir bakis acisi takinip "topu topu birkac saatlik seramonilere 80 Milyon Pound harcayan zihniyet kor olsun" diyerek daraltmayacagim kimseyi..korkmayiniz... Kim harciyorsa harciyor, alan razi, satan razi, gelen razi, giden razi.. Koskoca komisyon baskanlari boyle uygun gormus, sorup kaygilanmasi bana mi duser?? Bana olsa olsa halkin geri kalani gibi ustume dusen sefaleti cekmek duser zamani geldiginde.. Otobuslerde, metrolarda cile cekmek, gecikmeler uzadikca devreye giren sinirleri hoplatici anonslarda Boris'in verdigi telkinleri dinleyip gulup gecmek, bavulunu kaptigi gibi gelen sporseverler yuruyen merdivenlerin sol taraflarinda durup trenleri kacirmama sebep oldukca yuzumde sevimli bir ifadeyle "aman da ne sirinler bu turistler" seklinde olayi alttan almak duser oysa.. (bu arada saka degil - gercekten belediye baskanimiz, Boris'imizin sevimli olmaya calisip olamayan anonslarini kaydetmisler, otobuslerde bekleme oldukca sanki salakmisiz da niye trafik tikaniyor anlamiyormusuz gibi bize durumu izaha kalkisiyor kendisi!!!!)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yalniz donup dolasip geldigim soru su: Tum bu cilginligin ne kadari spor adina? Butun bu sponsorluklar, harcanan paralar, cekilen sefaletler olmasa, Italyan takiminin formalarini Armani, Ingilizlerinkini Stella design etmese,, Olimpiyat ruhu adi altnda satisa cikan her turlu ivir zivir olmasa, yine bu dunya sporculari gelip Olimpiyat atesini yakamazlar mi? Yapilan altyapidan, ya da saglanan imkanlardan bahsetmiyorum burada.. Elbette ki, sporcunun kariyeri bu.. Onlara istedikleri imkanlar saglanacak, paralar odenecek, rahatliklar sunulacak...Ama bu sporcularin kac tanesi ortaya dokulen cilginlarca miktarda paradan payina duseni alacak.. Gunu sonunda gercekten kazanan kim olacak? Sporcular mi? Global sponsorlar mi? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bence sporun, sporcunun dogasindadir alcak gonulluluk.. Keske bu paralelde daha mutevazi olabilse bu isler de.. Butun bu isin icindeki komisyonlar, bir olimpiyatin basarisnin sponsor sirketlerin basarisindan ziyade, katilan sporcularin basarisi oldugunu anlayabilse, ve bunu azmin, disiplinin, sartlara karsi koymanin zaferi olarak benimseyebilse.. Bu asagidaki kareyi gorup, mucadele ruhunu kutlayabilmek icin milyonlarca dolar harcamaya gercekten ihtiyacimiz var mi sizce? </div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnwmQFfSViUMvuIwd5TRTRiodcLEJyfL133C3oP9V5JdeXFWdgfUi8viHpoXWyOK4yyFpoR4mowezW4TMTaM6YSZL_bIc_CmFuIw2tGd5Ak6-bI8Mba1XnrgXXzbGILM0GLqc9vw/s1600/parolympics.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnwmQFfSViUMvuIwd5TRTRiodcLEJyfL133C3oP9V5JdeXFWdgfUi8viHpoXWyOK4yyFpoR4mowezW4TMTaM6YSZL_bIc_CmFuIw2tGd5Ak6-bI8Mba1XnrgXXzbGILM0GLqc9vw/s320/parolympics.jpg" width="244" /></a></div>
<br />
<br />
<br />UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-55252230427889871432012-06-18T23:32:00.000+00:002012-06-18T23:32:19.863+00:00Biz Anadolu kizlari, baskalarinin mutlulugunun kendi sikintisindan gectigini sanan bir kusak kadinin evlatlariyiz diye dusunuyorum bazen. Ben en azindan oyleyim.. Teyzem, annem, hepsi ne kadar verirsen bir o kadar daha vermelisin felsefesiyle hayatlarini baskalarini mutlu etmeye adamis kadinlardi.. hala da oyleler.. <br />
<br />
Ama anneannem..<br />
<br />
Benim beyaz sacli, ak guvercin gibi bir anneannem vardi.. Cok guzelmis gencliginde, 80 yasinda bile goren anlardi. Iste anneannem hicbir zaman boyle kadinlardan olmadi.. en buyuk hayat felsefesi "essek kovalasin" idi mesela.. Kafasini birsey cok yorduysa "amaan, essek kovalasin" der gecer, bir daha da lafini acmazdi. Belki de bu ic rahatligiyla bir ameliyat sirasinda duran kalbi calisti, girdigi bitkisel hayattan cikti, ustune 30 yil daha yasadi... Bir gece kirilan bacaginin yuzunden yatip bir daha da 7 sene boyunca kalkamadigi yataginin icinde 88 yasinda kendi kendine - ve bana kalirsa kendi istegi ve bilinciyle - hayata gozlerini kapadi. Oyle kontrollu bir kadindi ki, sanki istemese hicbirtaraflara gitmez, yine de hayatta kalirdi.<br />
<br />
Ama kotu bir insan miydi? Asla.. Sadece prensipleri vardi.. Kendi evinde yasardi mesela.. Ajansi kendi televizyonda seyretmeyi severdi. Dort evlat yetistirmis, hepsine gereken ilgiyi sevgiyi gostermis, gerekmeyeni gostermemisti.. Annemi 40 yasinda utana sikila dogurmus, dogdugu gibi de 10 yasindaki kizinin kucagina vermisti. Oglen uykulari, ikindi gezmeleri vardi.. Demem o ki, kendini bilmis, kendi hayatini yasamis bir kadindi.<br />
<br />
Tam tersine kizlari, tum bu duzeni ters cevirdi...Bu iki kiz genc yasta - biraz da mahalle baskisiyla - buyuk, varlikli ailelerin capkin, ele avuca sigmaz ogullariyla evlendi. Evlenir evlenmez, kendilerini kalabalik sofralar kurup sofralar kaldirirken, cocuk dogurup cocuk buyuturken, yasli kayinvalidelerin tirnaklarini kesip saclarini tararken buldular. Koca olarak kendilerine secilmis oglanlar, neyse ki ozunde iyi yureklilerdi de sonradan azicik duruldular. Yine de "oglana es" den once "eve gelin" olarak secildikleri ilk gunden asikardi belki de, bizimkiler bu durumu hic anlamadilar.<br />
<br />
Biz buyur giderken, annem calisan bir kadindan bile yogundu. Gelen giden misafirleri, evin icinde devamli bir kosede oturan yasli teyzeleri, sonbahar/kis/ilkbahar/yaz temizlikleri, gidilecek pazarlari, pisirelecek yemekleri vardi... Devamli bulutlu bir ortamda durmak bilmeyen bir donguydu bu.. Butun bu yasananlar icinde ne ara 18 yasinda girdigi evde 35 sene gecirdi annem? Kendisi icin ne yapti? Durup dusundu mu? Sanmiyorum.. Vakit dardi, is coktu bizim evde.<br />
<br />
Donup baktigimda, annemin en buyuk zevki neydi acaba diye dusunuyorum.. Bir cevap bulamiyorum.. Bir cocuk annesinin soyle yurekten keyif aldigi, sadece kendisi icin yaptigi birseyi bilmez mi? Ben bilmiyorum.. Olsa olsa, aklima yine teyzemle oturup ictigi caylar, ve elleri bos kalmasin diye bir yandan da sardiklari sarmalar geliyor..<br />
<br />
Butun bunlarin icinde kendimi dusunuyorum..Hayatin her dakikasindan almaya calistigim keyifi.. Yogun calisma temposu icinde iki dakika da olsa isi gucu birakip kendime oncelik verisimi... Cocuklari bakiciya birakip butun gun sokaklarda kendi basima gezisimi.. Ise gidiyorum diye evden cikip gittigim filmleri..Kendi cocuklarimdan baska kimsenin sorumlulugu olmadan yasadigim su basibos gunleri.. Vicdan azabi duyuyorum..Annemin hayatiyla karsilastirinca kendi sorumsuzlugumdan, dertsizligimden, rahatligimdan utaniyorum.<br />
<br />
Yine de mutluyum.. Mutlu olmayi becermeyi ogrendim etrafimdaki kadinlardan ogrendigim mutsuzluklardan. Baskalariyla birlikte kendimi de dusunmeyi... Baskalarini mutlu etmeye calismaktansa kendi mutuluguma sahip cikmayi ogrendim. <br />
<br />
Beni bu memleket mi boyle yapti diyorum bazen? Yoksa anneannemin geni bir kusak atlayip bana mi bulasti? Her ne ise durum, ondan bile mutluyum... <br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-18841835497104701322012-04-03T21:50:00.004+00:002012-04-03T21:58:07.044+00:00Sisters Brothers....by Patrick deWittcok sevdigim bir kitap oldu su gunlerde.. Soyle bir parca var cok carpici buldum... Sanki su aralar hayata baktigimda gorduklerime benziyor:<br /><br />...........The violance of her words and temper caught me by surprise; I found myself taking a step away from her. "You are a peculiar girl," I said.<br />"It's a peculiar lifetime on earth" she countered. I did not know what to say to that. At any rate it was as truthful a statement as I had come across................UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-19040663873708073112012-02-18T00:21:00.006+00:002012-02-18T01:10:11.259+00:00Tuna,<br /><br />Hic oyle cok romantik bir cift olamadik biz degil mi?<br /><br />Ben senin hickimseye ardina kadar acilmamiş kapilarin, yavaş yavaş kapanmak uzereyken iceri sizdim..<br /><br />Sen bana dalgalarin icinden karaya vurmus kayiklarimi cekerken rastladin..<br /><br />Her turlu genclik heyecani ikimiz icin de cok gecti artik.. Yorgunduk.. Ikimiz de farkli sebeplerden..<br /><br />Hatirlarim, "cikmaya" basladigimiz ilk haftalarda telefon konusmalarimiz 5 dakikadan uzun surmezdi..<br /><br />halbuki sevgililer telefonda saatlerce konusmaliydi..<br /><br />- Sen kapat...<br />- Yok yok, once sen kapat..<br /><br />Biz hic digerimizin kapatmasini beklemedik.. TIK.. kapattik..<br /><br />Son 11 senelik hayatimizin hicbir doneminde duygusal bir sarkiyi dinlerken birimiz, aklina digerimiz gelmemistir sanirim..<br /><br />birbirimizin gozlerinin icinde kayboldugumuzu filan da hatirlamiyorum..<br /><br />Nasil oldu anlamadik.. Bir sabah Paris trenindeydik.. bak simdi nerelerdeyiz..<br /><br />Ama oluyormus be..<br /><br />Bunlarin hicbirisi olmadan da bir insan bir insana boylesine tutulup kaliyormus..Sevgi mi, baglilik mi, aliskanlik mi..<br /><br />Aşk mi?<br /><br />Biz aşki aşmadik mi?<br /><br />Seneler sonra ilk kez sensiz gecirdigim su cuma aksamindan ogrendim ki, sensiz ne Cuma'lar Cuma.. Ne filmler komik.. Ne cay sicak, Ne ev bizim ev...<br /><br />Hicbir sarki bana seni hatirlatmiyor.. Su anda icimden arayip sesini duymak filan da gelmiyor..<br /><br />Sadece keske burada olsaydin diyorum.. Bir cay koysaydik gecenin su vaktinde.. Yarin ne yapsak diye konussaydik..<br /><br />Gitme bir daha biryerlere diyorum..<br /><br />Baska da birsey demiyorum..<br /><br />Daha ne diyim be Tuna...UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-41770918675082071862012-01-18T23:36:00.003+00:002012-01-19T00:08:02.219+00:00You be gone.. and stay gone.. 2011..En son yazdiklarimin ustune 2 adet yazma tesebbusum olmus.. mutlu bir gunumdeymisim birinde, olmadik seylerden duydugum kucuk sevincleri anlatmisim...<br /><br />uzun suredir boyle hissetmiyorum oysa..hani insanin kendine karsi sicak, anaç, hosgorulu, muhabbetli bir tarafi vardir.. azicik oldugun halinle barisik bir insansan, seversin de kendini... affedersin, sorgulasan da cezalandirmazsin, guldurursun, pohpohlarsin, en onemlisi de anlarsin.. cok uzun suredir, hem de olmayacak bir sebepten, bu hislerin hepsini kaybetmis gibiyim ben kendime karsi... benim icin bunun en buyuk gostergesi basladigim kitaplari yarim birakmak, oradan anliyorum en cok.. Bir de her gun git gel yaptigim 3 saatlik yolculuklarda, trenlerin aynalarinda yakaladigim bakislarimdan... Tuna "yaz, rahatla biraz" diyor.. okumak nasil zor geliyorsa su ara, yazmaya da elim varmiyor.. Ama hakli, biliyorum..<br /><br />33 yasindaydim ben...ama 2011, yaslandirdi beni.. <br /><br />o yuzden mumkunse 2012'de yeniden, sifirdan baslayayim diyorum.. 2011'i hic olmamis sayayim.. peki ya oncesindeki 33 seneyi?<br /><br />Cok mu gec baska bir insan olmak icin bilmiyorum...UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-84646739357266899252011-02-25T19:28:00.004+00:002011-02-25T20:34:04.233+00:00FRIDAY - OFF durumlarinda 3. haftamizdayiz.. Ilk iki hafta "Allahim aklim nerelerdeymis, ne sahane bir is yapmisim" der dururken, bu cuma saat 19.29 itibariyle sacimi basimi yolmaktayim. Bazen dusunuyorum, benim toleransimin az oldugu gunlerde mi aziyorlar, yoksa azdiklari gun mu toleransim kalmiyor..<br /><br />Sabah uyanmalarindan belliydi aslinda.. Aglayarak uyanan cocuktan korkacaksin arkadas. Sonra bu aglama durumlarinda siraya girdiler, ayrica aglamak icin sacma sapan sebepler yaratma konusunda ise neredeyse yaristalar. Ezgi hanim sabah 10 gibi pembe kar eldivenlerini giyme zamani geldigini once aglama efektiyle gozunden bir damla yas gelmeden aranarak, sonra buldugunda sevinc cigliklariyla tekrar aglayarak bildirdi. Gun boyu o eldivenler elden cikmadi ama bu sefer de kitaplarin sayfalarini ceviremedigi icin, elleriyle birsey yiyemedigi icin ve en fenasi parmaklarini sayamadigi icin agladi (eldivenin sekli sayesinde sadece 2 parmagi oldugunu dusunup agliyordu!!! )<br /><br />Bu aglamalarin aralarinda tabii ki sahneyi Ozan bos birakmadi.. once evden cikmamak icin , sonra da yollardaki onca arabayi, otobusu birakip eve girmemek icin agladi.. Aralarda cekmecelerden alamadigi bicaklar, annesinin cep telefonuyla yapamadigi konusmalar, ittirip kaktiramadigi kardes ve beraberinde en az 10 baska sebepten agladi. Kankalari Rangga'nin yaptigi ziyaret bile sinir krizlerini bastiramadi, bu cocugun saskin bakislari arasinda aglamalar devam etti..<br /><br />Bir anneyi en cok sinir eden seylerden biri neymis bu sayede ogrenmis oldum? Bir cocuk grubu icinde kendi cocuklarinin gecirdigi sinir krizlerine uslu uslu bakan diger cocuklar ve anneleri..<br /><br />Simdi gunun sonunda dusundugum su: Bu cocuklar acaba kreste daha mi mutlu?? Daha da aciklisi, ben acaba iste daha mi rahatim?? Tum gun icimden tek bir oyun oynamak, tek bir kitap okumak, tek bir krizi hassasiyet ve anlayisla idare etmek gelmediyse, ben bu annelik isini gercekten karin doyurmak, camasir yikamak, alt degistirmekten ibaret mi goruyorum.. Cocuklarina bir gun icinde 5 kez siddetle bagiran bir anne, hatta bu 5 kezin 2sinde siddeti dusunmus bile olan bir anne gercekten haftanin bir gunu bile olsa cocuklariyla evde yalniz birakilmali mi?? Allahim ben nasil bi insanim..<br /><br />Bu satirlari, gorunursem yine birsey isteyecekler, gozumun icine baka baka kavgaya tutusacaklar, aglamaya baslayacaklar, ellerinde kitap/oyuncak/boya kalemi naralar atarak ustume ustume kosturacaklar korkusuyla gorunmeden mutfak tezgahinin ustunde yazmaktayim. Oysa iceriden civil civil gulusme sesleri geliyor.. Gorunmemeliyim, dikkat cekmemeliyim..<br /><br />Ben gercekten nasil bi anneyim?UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-51340984126510827482011-02-08T21:28:00.003+00:002011-02-08T21:49:07.486+00:00yazasim yok.. hicbirsey yapasim yok. alt ust oldu birden bircok sey.. yine de hayati biryerlerde tutmak icin birkac unutmak istemedigim seyi yazayim dedim;<br /><br />- Ezgi kendini dunyanin en iyi danscisi zannediyor. Gece, gunduz, orada, burada durup dururken bir dugmesine basilmis gibi "Ejgi dansiiinngg" diye basliyor.. Allahim, ne figurler.. kendini oraya buraya atmalar, balerin gibi iki eli tepesinde donmeler..En komigi de banyoya sokmak icin soyup doktugumuzde yine bu gorunmez dugmeye basilmasiyla ortaya firlayip dans etmeye baslamasi, ve babasini da elinden tutup kendiye beraber dondurmesi.. Babasi 41inden sonra dans etmeyi ogreniyor sayesinde.<br /><br />- Ozan'in konusmama durumlari sulalemizde kaygilara yol actiysa da aniden hafif bir konya aksaniyla ingilizce soyledigi kelimeler icimize su serpti.. Ornegin: Car Keys - Ozan versiyonuyla girtlaktan bir gar giiyyss.. Bu arada adam bus, car keys, baba, ezgi, ostrich diyip 1den 10a kadar kendi dili dondugunce sayiyor ama hala anne diyemiyor.. Sanirim benimle sorunlari var..<br /><br />- Gecen gun nereden aklima geldiyse ofsiteki insanlara bizim yagli guresten bahsettim.. Once saka yapiyorum zannettiler. Fotograflarla ispata kalktigimda ise agzi acik bakakaldilar.. Aslinda nasil da kaniksadigimiz ne garip sahneler var ulkemde bir kez daha dusundum.<br /><br />- Murathan Mungan, hastayim sana.. Freddie Mercury, sana da.. Keske olmeseydin be Freddie abicim..<br /><br />- Ote yandan iki adet Ahmet Emin kitabina basladim, ikisinda de 50 sayfadan ileriye gidemedim. Halbuki yazarimiz kendini bir programda "dostoyevsky" ile es tutmustu.. Ben bir okuyu olarak ne hissetmem gerektigini bana satir aralarinda caktirmadan soylemeye calisan yazarlari ve kitaplarini sevmiyorum.<br /><br />- Tuna 5 gunlugune sehir disina gidiyor. Kendi basima iki cocuk kalakaliyorum ortada.. Dusundukce elim ayagim titriyor.<br /><br />- 3 gun ofis durumlarinda ilk haftamiz iyiydi.. Ancak Nicola vardi pek bisey anlamadim.. Bu hafta Nicola gidiyor ve biz kaliyoruz biz bize..<br /><br />Boyleyken boyle.. daha ic acici gunlerde gorusmek uzere...UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-65229281938469256872010-12-29T22:54:00.005+00:002010-12-30T08:42:37.437+00:00Kres gunleri basladi..Cocuklarin kresteki ilk gunleri ve ofiste elim ayagim kilitlenmis, gozlerim telefonda bekliyorum.<br />Ilk haberlere gore, Ozan Nicola'nin bacaklarina sarilmis, birakmamis.. Sonrasinda da durmamacasina aglamaya baslamis. Ezgi ise bir kosede kalakalmis..Ilk mesajin sonunda Nicola "Krestekilere soyledim, 15 dakika daha aglarlarsa gidip alacagim" diyor... Ardindan da ekliyor.. "ben bu kadar zorlandiysam kimbilir sen ne yapardin "<br /><br />Gozumun onunde bir sahne beliriyor. Disci koltugunda oturuyorum. 6 yasinda ya varim, ya yokum..Babam elimden tum gucuyle tutmus, hic birakmiyor.... Bir yandan da, belli ki elleri titreyen genc doktor Pervin Hanima, "cek Pervin Hanim, CEK, CEK, CEEK " diye bagiriyor.. Babam ama niye oyle diyor? Cekmesin Pervin Hanim, biraksin disimi.. Bu babam da bana niye hic acimiyor?? Dur yapma Pervin Hanim desin, birak kizimi desin, gel kizim gidelim desin.. Demiyor.. Demiyor. Hic anlamiyorum.. Cok agliyorum..<br /><br />O zaman anlamadigimi simdi anliyorum.. "Alma cocuklari" diyorum Nicola'ya. Ne kadar aglarlarsa aglasinlar, sakin gideyim goruneyim deme.. Bugun en zor gun. Yarin daha kolay olacak...<br /><br />Aksam oluyor eve gidiyorum.. Ozan her zamanki gibi neseli, Ezgi'de pek bir degisiklik yok. Bekledigim bunalimi yasamiyor gibiler. Yalniz bir ara Ezgi'ye soruyorum..<br /><br />- Ezgicigim, bugun nursery'e (krese) mi gittiniz?<br />Ezgi her zaman yaptigi gibi iki elini birbirine surterek:<br />-Anni nursery bittiii..<br /><br />Anliyorum ki, kizim olayi kafasinda bitirmek istiyor..<br /><br />Yine de bir baslangic..<br /><br />Ikinci gunumuz oglen yemeginin ardindan verilen "cikoaltali kek" sayesinde daha kolay geciyor..<br /><br />Sophie diye henuz tanismadigim ama telefonda gorustugum bir "key worker" dedikleri sorumlu ablalari var orada da... Ikinci gunun sonunda "simdi daha iyi anliyorum" diyor. Ozan'a sikliklla sarilmam, Ezgi'yi de kendi haline birakmam lazim.. Iyi anlamisin diyorum icimden. Gonlum ferahliyor.<br /><br />Yarin ucuncu gunumuz.<br /><br />Anne yine bir gozu telefonda gecirecek butun sabahi.<br /><br />Arkalarindan "buyumus de krese gidermis yavrularim " diyecek. Yine ici daralacak, avuclari terleyecek. Ama Allah'a emanet edecek.. Gerisini dusunmeyecek..UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-53389202464096953982010-12-05T00:11:00.005+00:002010-12-05T22:25:31.506+00:00bir hayata yeni bastan...gerektiginden uzun suren bir ikilemi, ust uste durmadan 4 gun yagan kar cozdu, sonrasinda da eridi gitti...<br /><br />en bastan beri kararliydim, daha az calisacak, is guc meselelerine daha az kafa yoracaktim..<br /><br />ancak baska bir firsat cikti karsima.. kacirilmamasi gereken birsey olabilirdi. Degerlendirmeli miydim?<br /><br />annem bile ayni fkirdeydi.. yapardim ben, her isin ustesinden gelebilirdim.. ihtiyac aninda imdat diyecegim tek bir insan (ana baba komsu vs.) olmadan hem isimde ilerler, hem gunde 3 saat yolculuk eder, hem is cikislarinda iki yas bunalimina grizgah eden 2 mini canavarla ugrasir, ustune her aksam cesit cesit yemekler, sutlaclar yapar, yavrularimi iyi besler, iki elim kanda olsa beyazlari onyikamali yikar, yine de ben bu isin altindan kalkardim.<br /><br />Is konusunda da gerekli kontaklar kurulmus, ilgili yerlerden onaylar alinmis, aklimda "interview" sorulariyla trenlerde hayali gorusmelere baslamistim..<br /><br />ancak kalbimin icinde biryerlerde birsey iplerimi devamli geri cekti.. olmaz dedi..<br /><br />en sonunda isin icinden cikamayip "Allahim birsey olsun ki karar vereyim" dedim..<br /><br />Nitekim cok guzel birsey oldu - hemen ertesi gun..<br /><br />Hic durmamacasina gunlerce yagacak bir kar basladi..<br /><br />Uc gun boyunca cocuklarla evden cikamadik.. Ne Nicola ise gelebildi, ne biz gittik.. Dip dibe, burun buruna uc koca gun.. ara ara annenin babanin calismasina bile izin verdi yavrularim, bir an olsun bizi uzmedi..haftasonu travmalarinin hicbirinden eser yoktu, sanir2im biryerlere kacmak uzere olmadigimizi anlamislardi.<br /><br />Kisaca bu olay hepimize ilac gibi geldi. Cocuklarin gozlerindeki o dogal nese, anneyi babayi devamli etrafta gormenin veridgi huzur inanilmazdi. Ben yan odada calisirken sirayla oyunlarini birakip yanima geliyorlar, ben tam bir cadi anne olarak "yine ne var!" moduna girmisken, bir kucucuk sarilip geri gidiyorlardi. Bazen Ozan bir kitabini alip geliyor, sandalyemin yanina oturup bacaklarini carpraz yapiyor, onbes dakika boyunca hic sikilmadan ayni sayfalara bakip kendi kendine konusuyordu.. Bazen de Ezgi Pitir pitir kosarak geliyor, ellerini birbirine surterek "tabi tabi (teletubby) bittiiii" diyordu.. Bu dort gun boyunca Ezgi her muzurlugun altindan cikan bir badem sekeriydi, ozan da opulmeye kucaklanmaya doymayan bir lokum.<br /><br />peki ya ben?<br /><br />ben sanirim hic hayatimda bu kadar huzurlu olmamistim.<br /><br />bu pazar itibariyle de, haftalardir yaptigim onca monologun, diyalogun ardindan kararimi verdim.<br /><br />Sanirim bu is gidecek, baskasi da gelirse gelecek gelmezse de gelmeyecek.. ama benim cocuklarimin 2. yasi her gun birer birer gececek.<br /><br />Kisaca demem o ki, ben bu kis 3 gun ofiste, 4 gun evdeyim..<br /><br />Beklerim :)UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-65517986206443990872010-11-08T21:36:00.004+00:002010-11-08T22:41:34.417+00:00calisan anne-babanin iki cocukla park macerasiMahallenin parkiyla bizim evin arasi yuruyerek 5 dakika.. oyle yakin, oyle dumduz yol ki, hafta ici Nicola'lariyla en az iki kere gidip oynadiklari bu parkin yoluna cocuklari kendi baslarina koysak, elele tutusup yonlerini bulurlar, yoldan da kankalari Rangga'yi alir oyle giderler yani, o derece... Nitekim Ingiliz- Endonezya mamulu bu zeytin gozlu Ranggamiz da parkin kosesindeki evde oturur, oyle kral bir lokasyonu vardir yani evlerinin..<br /><br />buna ragmen en son ne zaman biz coluk cocuk toplanip dordumuz parka gitmistik acaba diye sorduk kendimize haftasonunda.. eh, ilk hesaplara gore 1 sene filan onceydi...Utanmadik mi? Utandik.. yine de belli etmedik ...<br /><br />Madem oyle, topladik bizim tayfayi, bes dakika sonra parktaydik.. biz daha kapisini acmayi becerememisken, ezgi ve ozan kemerlerini cozmeye baslamislardi.. Ardindan cocuk arabasindan ziplamalariyla kosmaya baslamalari bir oldu. Biz Tuna'yla daha hangi alet ne amac icin kullanilir bakip, yakindan inceleyeduralim, bizim ikili benim bile cesaret edemeyeceim kadar komplike bir kaydiragin ag seklindeki tirmanma seridinde hizla yukselmekteydiler.. Aman evladim yaman evladim demeye kalmadi, vijjjjjjttt diye kayip asagiya indiler.. Neyse kurtardik derken, Ezgi salincaklara dogru "viiiiiii" diyerek kosmaya basladi. Anne onu yakaladi derken baba Ozani hizla donen bir baska zimbirtinin uzerinde buldu.. Sonra hic tanimadigimiz insanlar bize gelip, "epey buyudu sizinkiler de" dedi..anladik ki, bu parka yabanci olan birtek bizmisiz.. bizim sipalar coktan mahallenin cocugu olmuslar da biz farkinda degilmisiz..<br /><br />1 saatin sonunda anne baba sersemlemis, nereye bakacagini sasirmisti.. Hemen bir karar alindi,, etrafa dagilmis coluk, cocuk toplanip suruklemek suretiyle arabaya mihlandi. Birkac saniyelik bir dramanin ardindan kaderlerine razi olan cocuklar "babaay paark, babaay viii, babayy dog (buradaki dog da kapinin ustunde kopeginizin diskisini toplayiniz isaretindeki dog oluyor bu arada) " seklinde tum parkla vedalasmasiyla evin yolu tutuldu..<br /><br />yine aklima unutulmayacak anlar kazidim.. alisveris merkezinde, evde, televizyonun karsisinda gecen her bir dakikaya acidim. ve sanirim yeni bir ders daha aldim. Bundan sonra parklar bizden sorulur!UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-63429917865476159952010-10-08T21:25:00.002+00:002010-10-08T21:36:58.466+00:00Yaptim, evet..<br /><br />Dun aksamdi vakit..guc isler yine boyumu asmisti.. cikma saatimi 15 dakika gecmis, tren saatime 20 dakika kalmisti... bu demek ki anne yine eve gec kalmisti...Nicolanin yuzu gozumun onunden gitmedi..<br /><br />Ama ya simdi ya asla fikrini boynuma takmis dolasmistim tum gun.. bu agirlik ustumden ben bu isi yapmadan kalkmayacakti..Dunya duracakti, Visa batacakti, nicola kacacak, cocuklar evde ac kalacakti ve fakat bu is bugun olacakti...<br /><br />Yazdigim satirlari sadece 1 kez okudum... caresizdi kelimelerim...satir aralarinda agladigimi bile anlayabilirlerdi..<br /><br />Mouse geldi, SEND'in ustunde yerini buldu....durdu..durdu...TIK...<br /><br /><br />Part Time dilekcemi gonderdim... eve gelince cocuklara karsi sanki biraz daha basim dikti, gonlum rahatti...UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-81903179876196780252010-09-05T09:46:00.004+00:002010-09-05T10:00:08.229+00:00Nehirben yarina ne yemek yapayim diye dusunurken, biryerlerde bir anne ölmekte olan kizini düsünüyormus... bunu anlamak, kabullenmek mümkün mü?<br /><br />nehir.. hic tanimadigim görmedigim canim nehir 3.5 yasinda.. 3.5 yasinda cocuk ölür mü? ölmez.. ama Nehir öldü..<br /><br />icim kaniyor, varligindan hic haberdar olmadigim birseyler kalbimin icinde sizliyor, bogazimda birseyler dugumleniyor..<br /><br />niye diye sormak istemiyorum, sorgulanmayacak seylerin oldugunu biliyorum hayatta. Aylardir her gün düsündügüm kuzu bu sabaha uyanmadi...<br /><br />aklima soyle birsey geldi, sadece bu kadar aciya bir anlam vermeye calisirken.. belki onun misyonu buydu.. belki annesinin babasinin ablasinin hayatinda boyle bir rol oynamaya gelmisti. ve hepimizin hayatinda.. hickimseden ogrenemeyecegim dersleri ogrendim ben ondan. canim Nehir..<br /><br />Zaten masumsun, zaten meleksin, simdi tam melek olacaksin.. yine de bizim dularaimizin yapamadigini sen yap, oralardan dua et, annene babana ablana bolca sabir, huzur versin Allah. Kolaylik versin...<br /><br />Pembeler icinde uyu...<br /><br />http://nehir-im.blogspot.com/UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-84630990858805728042010-06-29T19:42:00.003+00:002010-06-29T20:40:28.234+00:00madem oyle, iste boyle...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkYCIKS5P-5sXmC8A2KhO4M_fVpNXJPIUFOp2IRQlpl8r_TxSSs5odKRmH0YIuumQDuT6iwa2FpUPBFH6LwnBQDzGbMIugVR0JsNT-2U-ixBXjyPKOqaxHuSoZWaRIJf_Yc7UgcA/s1600/CIMG0631.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkYCIKS5P-5sXmC8A2KhO4M_fVpNXJPIUFOp2IRQlpl8r_TxSSs5odKRmH0YIuumQDuT6iwa2FpUPBFH6LwnBQDzGbMIugVR0JsNT-2U-ixBXjyPKOqaxHuSoZWaRIJf_Yc7UgcA/s400/CIMG0631.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5488296597198792066" border="0" /></a><br />Kendimi bildim bileli test ettigim bir durum var.. Ben ne zaman hayatimdan sikayet edecek olsam, daha cok sikayet etmemi gerektirecek baska bir konu vuku buluyor. Yapmayim, etmeyim diyorum, ama cogunlukla icimdeki drama queen susmuyor, bagira cagira soylenmek, oflamak puflamak, eteklerini cekistire cekistire tepinip ciyak ciyak aglamak istiyor. Sabahin 5inde cikip aksamin 6 sinda eve girdigim, egosu kafalarindan buyuk insanlarin kafami duvarlara vurdurttugu gunlerin sonunda, eve gelir gelmez bacaklarima dolanan iki adet kapris kuzusunu oradan oraya surukleyip dilim "daha dun annemizin kollarinda" diyip elim hafta ici tuketilmek uzere yapilip dondurulacak uc cesit yemek yaparken, bu durum tavan yapiyor, zavalli queen histeri krizleri icinde catlak kahkahalar atarak beni daha da cileden cikartiyor...<br /><br /><br />Ote yandan her calisan annenin "calismali miyim? calismamali miyim??" bunalimina girip girip cikamiyorum.. Bence elinin altinda hazir bir isi olup, bu rahatlikla simaran ve ev gecindirme derdi sirtinda olmayan her anne giriyor boyle bir tribe hayatinin bir doneminde. Peki nasil cikiyor, asil soru bu? Ben hala bu tuneldeyim iki ileri bir geri gitmekten bir turlu sonundaki isigi goremiyorum.. ya da isik diger yonde, ben aksi istikamette ilerlemekteyim.. bilemiyorum...<br /><br />Ustune ustluk, Ozan ve Ezgi dunyadaki tum kotulukleri, cirkinlikleri ezip gececek kadar bal kupu oldular.. Kendi cocuklarim diye demiyorum, yemin ederim zamani geliyor soyle bir taraflarini issirip yememek icin kendimi zor tutuyorum.. Iki kardes kavga gurultu de olsa, bir yol buldular, kendi aralarinda anlasip gidiyorlar. Her dakika Ozanla didisen Ezgi, birimiz Ozan'a bir yanlis yapalim, hemen gozlerini ustumuze dikiyor. Eline bir parca ekmek verilsin, yarisini kardesine vermeden kendisi agzina almiyor.. Ozana ait birseyi yerde gorsun, aliyor, Ozani herneredeyse bulup eline tutusturuyor.. Tum bunlarin yaninda Ozan tum gun Ezgi kendiyle oynasin istiyor.. Her odadan "Eeeeee" diye ezgiyi cagiriyor.. Televizyonda sevdikleri birsey ciksin, hemen o da guluyor mu diye Ezginin yuzune bakiyor.<br /><br />Hal boyleyken ben, ofiste ona buna dert anlatarak gecirdigim 3. saatin sonunda ev kadini, evde temizlik, yemek, cocuklari eglendirmekle gecen 5. saatin sonunda kariyer kadini olmaya karar verip, iki arada bir derede kalmis, elinde asasi, ustune pelerini kocaman taciyla oraya buraya kosturan, hicbriseyden memnun olmayip, karsisina gecen herkese soylenen alter ego drama queen olarak ortalikta dolasiyorum...<br /><br />Tam hayat boyle akip gidiyor.. Biz kendi kucuk hayatlarimizda akip gidiyoruz.. Olanlar oluyor..<br /><br />Bir cuma aksami gecikmeli olarak eve giriyorum.. Cumartesi Pazar calisacak olmanin ve az sonra gidilecek bir doktor randevusunun stresiyle kendimi Nicolayla kitap okuyan cocuklarin yanina atiyorum.. tam oturacakken Nicola "oturma... sana bisey soylemem lazim" diyor.. yuzundeki ifade soyleyecegi seyden hic de memnun olmayacagima isaret ediyor..Ardindan patlatiyor.. "I'm pregnant..." ve aglamaya basliyor...<br /><br />Bu asamada kendimden bekledigim tum tepkiler, cigliklar, kiyametler, panik ataklar, hersey o anda alip basini gidiyor.. Yerine gercekten icten olarak sevinen bir ben kaliyor. "Whaaat?? No Waaayyy!!!" gibi bir iki anlamsiz sozden sonra ilk soyledigim sey, "cocuk sahibi olmak cok guzel birsey, sen benim cok sevdigim bir insansin, boyle birsey yasayacagin icin cok seviniyorum" oluyor.. nitekim gercekten de seviniyorum..ama sadece onun adina..<br /><br />Aradan gecen cok yogun, cok duygusal uc gun sonra bugun durup dusununce, inanin ne yapacagimi bilmiyorum.. Nicola 6 haftalik hamile, ve calisabildigi kadar calisip dogumdan en fazla uc ay sonra kendi cocugunu da yanina alarak ise donmek istiyor... Tuna ile ben de kafamiz karisik, ihtimaller, senaryolar, riskler, kazanclar uzerinde her gun yeni bir teori gelistiriyor, her firsatta bizi bu durumlara dusuren bir ise yaramaz dogum kontrol yontemlerine soyleniyoruz..<br /><br />Oluyor boyle seyler, ve ben hakediyorum... Cunku hic halimden memnun olamiyorum... yine de sikayet etmiyorum.. herkesin sagligi yerinde olduktan sonra oyle ya da boyle hallolur bu isler diye umuyorum. Simdilik stand by'da, gidisati izlemedeyim... Gunler yeni seyler getirecek, bu getireceklerinin yaninda yeni bir de bebek olacak.. Ben de gizliden gizliye evin icinde yine bir taze bebek olacak diye galiba seviniyorum.. Deli miyim, sacma miyim neyim? Bilmiyorum.<br /><br />ps: nicolayi taniyanlar nolur tebrik etmesin... zira daha uzun aylar saklamak niyetinde kendisi..hadi bakalim..UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-27857284856748905302010-03-25T20:46:00.002+00:002010-03-25T22:07:55.604+00:00Networking??? Not working!!!Ne zamandir gozlemledigim seyler var isyerinde. Bakiyorum, millet kipir kipir... Bulusmalar, gorusmeler, "networking lunch"lar, "coffee break"ler, is cikisi icilen "quick drink" ler ve hemen ardindan Iphone'lardan, Blackberry'lerden internet ortamlarina postalanan carsaf carsaf pozlar...<br /><br />Ben sanirim boyle yetistirilmemisim. Benim gozumde patron dedigin ogretmen gibi birseydir (istisnalar haric!). Iyi anlasirsin, anlasmazsin ayri konu ama saymak zorundasin karsindakini. Patronun sozunu kesmezsin mesela, ya da oturup geyik yapmazsin. Lafini sozunu bilerek konusacaksin, tum toplantilarda not alacaksin, cep telefonunu kapali tutacaksin. Beraber her turlu etkinlige katilirsin, ama zilzurna sarhos olarak kendini kaybetmez, kalkip da patronuna essek kulagi yaparak fotograf cektirip ustune bir de facebook'ta yayinlamazsin..<br /><br />Bana gore ayiptir bu isler.. Is ortaminda bir hiyerarsi vardir, olmalidir. Tabii ki koyun gibi gudulmeme gerek yok, ama kafamda cizdigim cerceve budur is ortaminda. Simdiye kadar da bir zararini gormedim..<br /><br />Ama goruyorum ki artik boyle degil bu isler. Networking denilen yeni bir yetenek gelistirmis calisan insan kismi.. Artik kimin eli kimin cebinde belli degil. Daha dun ise girmis tipler ne yapiyor ne ediyorlar dalga dalga buyutuyorlar cevrelerini, atlaya atlaya kimlerle tanisip , kimlere kendilerini tanitiyorlar. Bunun adi da networking oluyor, isler buyuyor, kimler nerelere geliyor. Su gunlere kadar bravo diyordum, sapka cikariyordum, uykusuz kafamin alamadigi bu mevzulari fazla dert etmiyor, farketmeden ikinci gun de giydigim kusmuklu pantolonlarimla, makyazsiz suratimla, yolda giyip ofiste degistirmeyi unutup butun gun ayaklarimda dolastirdigim kumas pantolon alti spor ayakkabilarimla kimse zaten beni aralarina almaz diyip geri duruyordum.<br /><br />Ancak bugun olan oldu... Ne zamandir bir konu uzerinde uzun uzun yazistigimiz Alman ofisinden bir sahis, Londra ofisinde oldugundan bahsetti. Tanisalim, goruselim demeye kalmadan, "coffee downstairs??" seklinde aldigim bir emaille aklim basima geldi...ININININNNN... Bir networking firsati iste gelip benim de kapimi calmisti... Hemen bir ustume basima goz attim..topuklu ayakkabi?? Check... mama/kusmuk/salya/sumuk izi olmayan nispeten yeni bir pantolon?? Check..... Makyaj ?? Kendi capinda check... Sac Bas? Check..O halde hazirdim..Gidebilirdim..Ben de artik bir networking chick olabilirdim.<br /><br />Nitekim gittim de... Siyah takim elbiseliydi Jens abi, bir elinde Blackberrysi bir elinde Iphonuyla tum tilki satisci hasmetiyle beni beklemekteydi..Ofis bizim ofis ya, hemen kendisini agirlama ihtiyaci hissettim ..Bir Alman icin hicbirsey ifade etmeyen, son derece arabesk bir davranistir bu 'agirlama' icgudusu bu arada..Yine de bu bilgiyi kafamda gozardi ettim..kahvesini ben aldim. Aferin bana.. Oturduk bir masaya.. Benim elim ayagima dolasmasin mi? Sanki is gorusmesindeydim..... Yolculuk nasil, iyi misin hos musun temali 3 dakikalik muhabbetin sonunda hemen benim asil konuma atladim.. Bir 3 dakika da bu konunun uzerinde konustuk.. Jens abim, double shot kahvenin de verdigi bir motivasyonla tam sirket ici politika muhabbetlerine girecekti ki birden heyecandan ne yapacagimi sasirip, "ama benim simdi masama donmem lazim" diyiverdim... Daha kahvemizi alali 7 dakika olmustu... Daha bana kimsin nesin diye bile soramamisti...Neye ugradigini sasirmis Jens abi, "peki ama ben kahvemi kendi basima mi icecegim simdi" demekten oteye gidemedi, hizla masadan kalkmak icin toparlanmami anlamsiz gozlerle izledi.. Ben ise, artik bir noktada bu kadar sosyal ozurlu olmamin bir mazereti olmali diye dusundum (ne akilliyim!) ve 9'da cok onemli bir toplantimin oldugu yalanini uydurdum.. Masama gelir gelmez de ilk yaptigim 9'a uyduruk bir toplanti koymak oldu..Nolur nolmaz, madem beceriksizim, bari yalanci olmayayim, degil mi ama...<br /><br />Kissadan hisse: ben sosyal yeteneklerimi annelikle birlikte coluk cocukla sinirlayarak iyi etmemisim...Sanirim artik azicik insan icine cikmam lazim... Kendime bir "havadan sudan konular" listesi yapmam, Ingiliz / AlmaN / Ispanyol super liglerini calismam, Butcenin detaylarini okumam, Turkiye'nin ABye yolculugunu tekrar degerlendirmem, ikinci bir dil ogrenmem, tanidik tanimdaik herkese selam vermem, yeni makyaj yontemleri ogrenmem, dar gelmeyen topuklu ayakkabilar almam, nicola'ya daha cok babysitting yaptirmam, calismam, okumam, yazmam, konusmam lazim...<br /><br />Yahu neyime benim bu isler.. soyle bi cay demleyip icsek halbuki...fena mi olur?UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-80529923557381479462010-03-16T20:07:00.005+00:002010-03-16T20:45:05.553+00:00gunler.. haftalar... aylar...yillar...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZ1XvQ64ouHPLOkVcOeJzt2PckFSGuVWS5iDvjnx4TmvjW39FPagGO6VG1QsYylXg4PRjGsA0REr77m3Jypr-DIsoZWPE7i2Y6428WfM5i7gmAmOWIEg3Xlvf7ZJXLWDAWVKC9wg/s1600-h/22245_306309278314_516908314_3578158_6277138_n.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 266px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZ1XvQ64ouHPLOkVcOeJzt2PckFSGuVWS5iDvjnx4TmvjW39FPagGO6VG1QsYylXg4PRjGsA0REr77m3Jypr-DIsoZWPE7i2Y6428WfM5i7gmAmOWIEg3Xlvf7ZJXLWDAWVKC9wg/s400/22245_306309278314_516908314_3578158_6277138_n.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5449330669433591618" border="0" /></a><br />Isin gucun arasinda ofisteki Top Chick ablalardan biri 25 yasindan sonra hayatin nasil hizli gectigini anlatiyordu birine.. Nasil akiyor zaman anlamiyorum diyordu. Dogrudur, anlayamaz...Is cikisi gidilen ickilerden, partilerden, dunya turlarindan vakit kalmiyordur oturup gunleri saymaya..<br /><br />Bizde de baska sebeplerden dolayi akis hizlandi, malumunuz iki adet cocuk imal ettik son 2 sene icinde..Pek de iyi ettik, memnun kaldik kendilerinden..Ozellikle de her muzige sallanan Ezo ve opucuk delisi Ozan gibi iki adet yavru verdigi icin yatip kalkip sukretmekteyiz Allah'a. Amma velakin bunun bir on uyarisi olmaliydi.... Birisi soyle tutup omuzlarimizdan "hazir misiniz?? emin misiniz??" diye sarsmaliydi... Bundan bir onceki isimde ikiz sahibi bir patronum vardi... (Alimcigim buralari bilir). Aksamlari is cikisina dogru Tunayla surada bulusalim, buraya gidelim, diye konustukca bana kotu kotu bakar, cik git gozume gorunme derdi. Pazartesileri ben tazelenmis, gozlerimin ici gulerek, enerji dolu ofise gelirken, o haftasonu yaptigi "acil" ziyaretlerini anlatarak kapidan iceri girerdi... Beni uyardiysa bir o uyardi, ama dinlemedim...<br /><br />Turkiye'den gelisimizin ustunden 5 hafta gecti.. 5 haftanin 3 haftasonunu Acillerde tukettik. Once Ozan Rota oldu... Hic detaya giremeyecegim, bilenler ne menem bir dert oldugunu bilir. Allah baska dert vermesin dedik, cok sukur, basit hastaliklar dedik optuk basimizin ustune koyduk. Akabinde ben oradan oraya kostururken burkula burkula yalama olan ayak bilegim iyiden iyiye sapitti.. Bir acil ziyaretimiz de boylece oldu. Tam kendimize geliyorduk ki, Ezo bir pazar gunu atesi 40'a cikartti... Meger bademcikleri sismis.. O hafta onu atlattik derken ertesi pazar heryeri kipkirmizi oldu, resmen sucicegi gecirir gibiydi.. Solugu yine acilde aldik, iki saat sirayi uc saat de Ezginin idrar ornegi icin cisini bekledik ve yine "cok sukur, bunlar basit dert" diyerek acili terkettik..<br /><br />Hic sikayet etmiyorum, bu hastaliklarin hepsini basimin ustunde tasiyorum... Allah baska ciddi ve bilinmedik dert vermesin, napalim olacak boyle..<br /><br />yine de yorgunluk ... diz boyu... daha cok yazacak sey var ama dedim ya...yorgunluk diz boyu...UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-59028160779261449542009-11-29T21:51:00.005+00:002010-01-03T23:03:23.197+00:002010<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTfhyphenhyphentMYKtvCwL8LbqQXOyNhU1fd_8Da0ZflIiZM9nGcc0zUv67PEIbH8r16IfY5h0JOB9a7IwQGumWyCr00cZ8GkD5h1upmwFy7C-XGUd2Oj7uKLGW-oAy6IVq-glle3_DEk6eA/s1600-h/10969_205234813314_516908314_3180629_4174099_n.jpg"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 285px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTfhyphenhyphentMYKtvCwL8LbqQXOyNhU1fd_8Da0ZflIiZM9nGcc0zUv67PEIbH8r16IfY5h0JOB9a7IwQGumWyCr00cZ8GkD5h1upmwFy7C-XGUd2Oj7uKLGW-oAy6IVq-glle3_DEk6eA/s400/10969_205234813314_516908314_3180629_4174099_n.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5422651692176051330" border="0" /></a><br />ilk gun gecti, hatta inanmazsiniz ilk iki ay bile gecti gitti iste... yine herzamanki gibi cumalar pazartesileri kovalamaya basladi.."oh haftasonu!!" demeye kalmadan daldik pazar aksami telaselerine... biz pazar gunlerini hic sevmezdik uc kardes...sanki evin icine soyle kara bir bulut gelir otururdu. Annem illa ki pazara gider, birseylere soylene soylene eve geri donerdi... sonra ortaliga maydonozlar naneler yayilir, ayiklanir, meyveler yikanir dolaba kaldirilir, pazardan illa ki alinan balik aksam yemegi olarak hazirlanmaya baslanirdi...elleri tum bunlarla dolan annem bir yandan da, "banyoya gir murat", "odevin bitti mi mert??" diye soylenir dururdu..sana soylenmez miydi diyeceksiniz, vallahi hic hatirlamiyorum... ben devamli evin bi kosesinde ya ders calisan ya hulyali duslere dalan, soylenmeden banyoya giren cikan, odevlerini hic aksatmayan bir tiptim o aralar, sanirim varligim ve yoklugum pek belli olmazdi...<br /><br />aynen simdiki gibi ama daha agir agir, o pazarlari da cumalar kovaladi, geldik bu yaslara. Kendi evimiz barkimiz oldu, gidecek bir pazarimiz olmasa da kendi colugumuz cocugumuz oldu. Nasil geldik 2010'a??<br /><br />Oncelikle tecrubeli annelere sunu sormak istiyorum. Cocuk kismina bakip bakip "Yahuu bu/bunlar gercekten benim mi??? Ben bu kadar buyudum mu ki?? Ne zaman?? Nasil?? " dediginiz oluyor muydu sizin de ilk baslarda?? Oluyorduysa bu inanamamazlik durumu ne zamana kadar surdu, nasil gecti?? Ben ve Tuna mutemadiyen agzimiz acik seyretmekteyiz cocuklari su aralar. Ote yandan, her yaptiklari hareketi sanki dunyada bir bizim cocuk ellerini cirpiyor ya da gidiyor kardesine sariliyormus gibi heyecanla takip ediyoruz. Eskiden boyle tiplere sinir olurdum, Allahim daha neler gelecek basima sen bizleri koru. Simdi aynisi oldum... Her tanidigin karsina Ezgiyi cikartip "hadi kizim opucuk gonder" diyorum. Bu kiz yakinda beni yolda gorse tanimiyor olacak soyleyeyim.<br /><br />Ezgi ve Ozandan haberler ...Su aralar bizim iki velette kavga had safhada. Birbirleriyle bazen cok guzel oynuyorlar, bazen de baska oynayacak onlarca oyuncaklari olmasina ragmen ayni sey icin alt alta ust uste didisiyorlar. Dusunuyorum, 24 saat 7 gun kim kimle bi arada kalsa, ayni yerde ayni anda yatsa, kalksa, yese, icse heralde herkes icin durum bu olur, o yuzden anlayis gostermeye calisiyorum. Ama catisma durumlarinda bazen nasil davranmam gerektigini bilemiyorum. Laftan sozden anlamiyorlar cunku. Tek elimden gelen kavga unsurunu ortadan yok etmek, ve son derece heyecanli bir sesle sarki soylemeye baslamak oluyor ki, bi anda ne icin niye kavga ettiklerini unutuyorlar benim bed sesimi duyunca :)<br /><br />Ote yandan Ezgi bir adet saklabanken, Ozan sanki 40 yasina gelmis, gormus gecirmis bir agir abi gibi. Ezoya birseyi bir kere goster, hemen ogrenir... El cirpar, kendi capinda dans eder, opucuk gonderir, sarilir, oksar, ihtiyaci olan neyse, dede babanne, anne, Nicola kim varsa etrafta "geeee" diye cagirip gosterir... Ozan ise durur. Kitaplarini karistirir, etrafa bakinir, yatar yuvarlanir, Ezgiyi seyreder, televizyondaki ayiciklari seyreder...Bisey ogretmeye calisirsak hic muhattab olmaz.. Bu ne istir anlamadim. Bu iki velet ayni anadan dogdular, ayni sekilde geciriyorlar gunlerini ama birbirinden oyle farklilar ki...<br /><br />Anneden haberler: Anne herkese cocuklarinin fotografini gosterdigi, herturlu muhabbeti ne yapip edip cocuklarina getirdigi ilk iki haftanin sonunda ofisteki yeni hayatina alismistir. Cok yorucu da olsa en azindan kendini daha iyi ve insan gibi hissetmektedir. Bazen sabahlari 5.30 da evden cikip aksam 6 da evde oldugu olur. Ama eve geldiginde kendisini gorur gormez ona dogru son surat surunup birbirlerini ezerek gelmeye calisan iki adet tirtil her turlu yorgunluga deger. Istedigi gibi kendini toplayip eski gunlerindeki gibi bakimli olmayi beceremeyen anne, bazen ofsiteki aynalarda yorgun, bitkin, capulsuz haline bakar ve "Pfff" der, umursamadan arkasini doner gider. Cunku kimsenin hakkinda ne dusundugunun artik hicbir onemi yoktur. Artik dunyadaki en onemli iki sey evde onun yolunu bekleyen iki cift gozdur. O gozler mutlu baksin, huzurlu baksin, kimse oksurmesin, tiksirmasin, aglamaasin, o zaman hersey hostur, gerisi bostur. Onumuzdeki uc ila bes sene icinde, cocuklar azicik buyuyup en azindan gece iki kereden az uyanmaya basladiklarinda, elbet Anne de kendini toplar, kalan son uc bes kiloyu verir, giyinir suslenir kendine gelir. Bu donemde hersey artik annenin gozunde daha farkli bir perspektif kazanmistir. Anne kendini herzamankinden daha saglam hisseder. Allah saglik versin yeter ki, Annenin gucu herseye yeter. Isine de gider, yemegini de yapar, cocugunu da buyutur. Yeter ki saglik olsundur...<br /><br />Boyle bizden haberler... Yeni yilda herkese mutluluklar ve guzellikler diliyorum. Ve senelerdir gozlemledigim, uzerinde cok dusundugum ve paylasmak istedigi birsey var. Cok ukalalik gibi olmayacaksa bunu paylasmak istiyorum kendime ait bir cikarim olarak..<br /><br />Istasyonda kalabaligin icinde bekleyen iki cesit insan vardir. Birisi dimdik durur, kimin ne taraftan ustune ustune geldigini umursamaz, asla yerinden kimildamaz. Herkes bu kisiye carpmamak icin yonunu degistirir ve bu insan tek bir omuz darbesi bile almadan saatlerce orada bekleyebilir. Diger cesit insan ise karsisinda yeni gelen trenlerden inmis yuzlerce insanin akinini gorup bir oraya bir buraya kacisir durur. Ama her seferinde birinin yolunu kesmeyeyim derken, baska birinin ayagina basar, bir digerine carpar, kufur yer, ters ters bakilir, kisaca tesekkur edilmez aksine bir o kadar da laf isitir...<br /><br />Ben hep bu ikinci tur insanlardan oldum...<br /><br />Arabesk bir anlamda yazmiyorum bunlari... Secerek, bilerek boyle oldum. Boyle olmanin en dogrusu oldugunu dusunerek...Ama simdi goruyorum ki dogrusu bu degil. Ben de dimdik olmaliyim, adimlarim yere saglam basmali, kimse gelip carpip gecememeli... Kendim icin, cocuklarima iyi bir ornek olabilmek icin yeni yilda boyle bir insan olmak istedigime karar verdim. Hicbir yeni yil kararim yok... Hicbir verip de sonradan bozacagim sozum yok. Bir tek bu var. Yere basan ayaklarim var. Cocuklarim var. Tuna var.. Ben varim.<br /><br />Hosgeldin 2010. Buyur bakalim....UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-15082966244031071152009-10-23T22:09:00.003+00:002009-10-23T22:41:37.024+00:00Ilk GunBen seviyordum isimi, gercekten seviyordum. Her sabah mutlu mutlu, ozene bezene gidiyordum... her telefonu (cogu cok stresli olsa da) hevesle aciyordum... Her aksam en azindan bir saat fazladan masamda kaliyordum... kagitlarimi gozden geciriyordum, inboxumu duzenliyordum, gurur icinde o gun ne kadar da cok is yaptigima bakiyor evin yolunu yorgun ama huzurlu tutuyordum...hersey yolundaydi yani, oyle yolundaydi ki, daha izne ayrilmadan birkac ay once terfi olmustum. Herkes bana aferin diyordu, cok iyi is cikardin diyordu, herkse akil soruyordu yardim istiyordu... Ay sonu maasimi aldigim gibi, arada bir de bonustu, hediyeydi, suydu buydu, devamli birileri hesabimiza birseyler sokusturuyordu...<br /><br />Ama 1 senedir her sabah baska bir dunyaya uyaniyorum ben. Bazen aglamakli, bazen cin gibi bakan ikiser cift goze uyaniyorum...Bazen odalarina bir giriyorum, aralarinda mutlu bir muhabbete koyulmuslar, elde biberonlar yataklarinda karsilikli konusuyorlar... Beni kapida gordukleri an "Beni al, beni al" diye yattiklari yerde cirpinan iki kucuk kusa donusuyorlar... Her kucagima aldigim opucuklere boguyor beni, salya sumuk de olsa. Sabah kahvemi bile icmeden gordugum ilk sey bolca kaka oluyor cogunlukla, ustelik bu boktan isle ugrasirken digeri de muhtemelen ustume tirmanmakla mesgul oluyor.. ya da kardesinin kakasinin ne ilginc birsey oldugunu yakindan incelemekle... Dolayisiyla onu al bunu temizle sunu giydir cikart vs.. derken gunum boyle sefil bir sekilde basliyor. Bazen oglene kadar pijamami cikarmamis oluyorum ve hatta ilk kahvemi bile icemeden gun bitiyor, ama kimse bana bunun icin para vermiyor...Vermedikleri gibi aferin de demiyorlar bu keratalar... Hatta "annecim sen ne guzel bir is yapiyorsun, cok tesekkur ederiz" demek bile muhtemelen uzun bir sure akillarina gelmeyecek...Yani bolca opusme koklasmadan baska hicbir geri donusumu yok bu isin - en azindan simdilik...Son derece kisir bir pozisyon yani, ya yemek yapiyorsun, ya temizlik yapiyorsun, ya alt ya ust degistiriyorsun...Ve tum isler bittiginde, bir bakmisin tekrar baslamissin biraktigin yerden...<br /><br />Oyleyse neden ama neden ben misler gibi isime geri donmek istemiyorum? Neden iki sabah sonra yani pazartesi sabahi evden cikacagim ani dusundukce yuregim sikisiyor?? Neden bensiz kaldiklarinin farkina varacaklar mi acaba diye dusunup dusunup gozlerim doluyor?? Halbuki deli miyim ben neyim? Bir guzel giyineyim, kusanayim, uzun suredir surmedigim rujlarimi, parfumlerimi suruneyim duseyim her modern kadin gibi yollara.. Yoldan bir kahve alirim kendime, trenime binerim, okuyacagim kitabimi cikartirim, kulagimda muzigim..On kat daha iyi degil mi iki kakali popo temizlemekten???<br /><br />Degil... gercekten degil.. Ben o kakali popolari seviyorum...Ise gitmek istemiyorum... Kaka temizlemek istiyorum...Kuzularimi gormeden bir gune baslamak, onlar uyanmadan yollara dusmek istemiyorum...<br /><br />Simdilik boyle... ama alisirim ben, buna da alisirim...Tek saglikli olsunlar, hepimiz saglikli olalaim, bu da boyle bir donem olur gecer gider.... bi bakmisiz yeni bir duzen oturtmusuz... Ama simdilik icim aciyor, ruhum daraliyor, kalbim kut kut atiyor, ilk gunumu her dusundugumde gozlerimin dolmasina engel olamiyorum...Gecer degil mi? Gecer, alisirim, biliyorum...UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-22045086.post-85661750895197348092009-10-03T21:17:00.005+00:002009-10-04T07:59:16.754+00:00Hosgeldin NicolaBakici gunlerimiz - ki dilim "bakici" lafina bir turlu alisamadi -Nicola'nin Eylulun ilk gunu evimizin kapisindan girmesiyle basladi. Ilk hafta kesinlikle alisamadim bu fikire. Kiza resmen misafir muamelesi yaptim. Cocuklardan biri kucaginda aglasa ; "Ah kusura bakma Nicola, senin de basini agrittik" demedigim kaldi... Ha bire, "bisey icer misin? yer misin? " diye sordum, utu bile yapsa, aman yalniz kalmasin diye onunla ayni odada oturdum... Nicola ise bu durumu tecrubesizligime verdi, "Just leave me alone!" diyemese de, buna yakin kibar kibar cumleler kurdu...Ben yine de cocuklarimin altini o gormeden degistirdim, aman ayip olmasin diye guzel yemekler yapip oglenleri ikram ettim, cayini kahvesini meyvesini eksik tutmadim....Kisaca bakici olarak ise alip saatine bilmem ne kadar para odedigim bu kizcagizi krallar gibi agirladim ikramladim... O ise saskin gozlerle bana bakmakla yetindi...<br /><br />Ikinci hafta bu misafircilik oyunundan en az benim kadar sikilmis bir Nicola olaya el koydu. Oncelikle cocuklarin akillarina estikce kucakta sallana sallana uyumalarini kibar bir dille elestirdi ve 10 aydir oturtamadigimiz bir rutinin ilk temellerini atti... Bu durum bizim kuzulara bolca aglayarak yataklarinda uyumak zorunda kalma seklinde tesir etti ve benim anne kalbim bu ise kesinlikle tahammul edemedi. Ancak sonucta "her cocugun bir programa ihtiyaci vardir" dusuncesiyle kulaklarimi tikayip kanayan kalbime pansuman yaparak olaya alistim. Dort haftadan sonra bugun ikizler 8de kahvalti, 9.30'da gezme, 12'de oglen yemegi, 1'de uyku, 3'de park, 5'de aksam yemegi, 6'da banyo ve 7'de uyku zamani geldigini (en azindan teorik olarak) biliyorlar.<br /><br />Nicola hemen ardindan internette kisa bir arastirma sonucu civarimizdaki sosyal aktivitelerin bir listesini cikartti.. Buna gore bizim sosyal bocuklerin gunleri Pazartesi: Muzik grubu, Sali: ikizler klubu, Carsama: Oyun Grubu, Persembe: Bos Gun, Cuma: Kutuphane seklinde planlandi.<br /><br />Bunlarla da hizini alamayan Nicola, ardindan bana el atti... Oturup aylardir yapmaya firsat bulamadigim islerin bir listesini cikartti... Once dort farkli bedenden elbiselerin alt alta ust uste yigildigi dolabimi bosaltti, sonra dogru durust bir cift kot alip Tunanin pantolonlarini giymeme engel olmak icin alisverise, ardindan da kuafore gonderdi. Bir sonraki gun kendinden aldigim gazla tekrar spora yazildim, kahveye, arkadaslari gormeye ve hatta hizimi alamayip sinemaya bile gittim. Kisaca son uc haftada kelimenin tam anlamiyla kendime geldim.<br /><br />Gonul isterdi ki, hayat boyle devam etsin, ben ise donmek zorunda kalmayayim... Gunlerim gyme gitmek, coluk cocugu sevip oksamak, onlara guzel yemekler yapmak, ogleden sonra kitabimi alip kahveye gitmek, alisveris yapmak, kafayi vurup uyumak, sonra tekrar cocuklarla oynamak seklinde gelsin gecsin...Ama ne mumkun... 26 Ekimden itibaren hafta ici hergun 11 saat ev disinda olacagim, dolayisiyla cocuklardan da uzak olacagim. Inanamiyorum nasil olacak hayatimin bu yeni doneminde nasil herseyi tekrar bir duzene koyabilecegim aklim almiyor?? Ama yasayanlar alisirsin diyorlar, ben de oyle olacagini umuyorum. Zira neye alismadik ki ve kaldi ki baska da carem yok... Ote yandan ise donmeyi de istiyorum gercekten cunku cok sevdigim bir ortamda sevdigim bir isi yapiyordum... Herhalde 21. yy kadinlarinin en buyuk celiskisi bu olsa gerek...Yine de guzel bir isim var, ustelik simdi iki tane de cocugum var diye sukrediyorum sonsuz kere sukrediyorum yine de keske is ile ev arasi 1.5 saat olmasa diye dusunmekten kendimi alikoyamiyorum...<br /><br />Sozun kisasi, uzun arastirmalar ve beklemeler sonunda Nicolamizdan memnunuz... Ilanimizda ailemize yeni bir uye ariyoruz demistik, aradigimizi da bulmus gibiyiz... Gercekten ailenin bir uyesi gibi davraniyor cunku. Sunu yapmam, bunu etmem kaprislerinde degil. Ya da tipik bakici ezikliginde hic degil. Olmasin da zaten...Biz cocuklarimizin gunde 12 saat gecirecekleri bir insanin onlara rol model olmasini istiyorduk, o yuzden Nicolanin da kendine ozgu durusunu seviyoruz. Ancak yine tecrubeli arkadaslardan da biliyorum ki, ilk seferde dogru insani bulmak heralde cok buyuk sans meselesi. Simdilik gercekten sansli olduguma inanmak istiyor, ancak iki gozumu iki kulagimi da her ihtimale karsi acik tutuyorum....<br /><br />Iyi niyeti elden birakmayarak umarim bundan bes sene sonra da hala Nicoladan sevgiyle bahsediyor olacagim...Cocuklar da Nicolanin baktigi diger cocuklar gibi yeni buldugu islerde onu kiskanacaklar ve gitmesin diye arkasindan aglayacaklar...UZAKhttp://www.blogger.com/profile/01002166959002195591noreply@blogger.com7