Friday, February 25, 2011

FRIDAY - OFF durumlarinda 3. haftamizdayiz.. Ilk iki hafta "Allahim aklim nerelerdeymis, ne sahane bir is yapmisim" der dururken, bu cuma saat 19.29 itibariyle sacimi basimi yolmaktayim. Bazen dusunuyorum, benim toleransimin az oldugu gunlerde mi aziyorlar, yoksa azdiklari gun mu toleransim kalmiyor..

Sabah uyanmalarindan belliydi aslinda.. Aglayarak uyanan cocuktan korkacaksin arkadas. Sonra bu aglama durumlarinda siraya girdiler, ayrica aglamak icin sacma sapan sebepler yaratma konusunda ise neredeyse yaristalar. Ezgi hanim sabah 10 gibi pembe kar eldivenlerini giyme zamani geldigini once aglama efektiyle gozunden bir damla yas gelmeden aranarak, sonra buldugunda sevinc cigliklariyla tekrar aglayarak bildirdi. Gun boyu o eldivenler elden cikmadi ama bu sefer de kitaplarin sayfalarini ceviremedigi icin, elleriyle birsey yiyemedigi icin ve en fenasi parmaklarini sayamadigi icin agladi (eldivenin sekli sayesinde sadece 2 parmagi oldugunu dusunup agliyordu!!! )

Bu aglamalarin aralarinda tabii ki sahneyi Ozan bos birakmadi.. once evden cikmamak icin , sonra da yollardaki onca arabayi, otobusu birakip eve girmemek icin agladi.. Aralarda cekmecelerden alamadigi bicaklar, annesinin cep telefonuyla yapamadigi konusmalar, ittirip kaktiramadigi kardes ve beraberinde en az 10 baska sebepten agladi. Kankalari Rangga'nin yaptigi ziyaret bile sinir krizlerini bastiramadi, bu cocugun saskin bakislari arasinda aglamalar devam etti..

Bir anneyi en cok sinir eden seylerden biri neymis bu sayede ogrenmis oldum? Bir cocuk grubu icinde kendi cocuklarinin gecirdigi sinir krizlerine uslu uslu bakan diger cocuklar ve anneleri..

Simdi gunun sonunda dusundugum su: Bu cocuklar acaba kreste daha mi mutlu?? Daha da aciklisi, ben acaba iste daha mi rahatim?? Tum gun icimden tek bir oyun oynamak, tek bir kitap okumak, tek bir krizi hassasiyet ve anlayisla idare etmek gelmediyse, ben bu annelik isini gercekten karin doyurmak, camasir yikamak, alt degistirmekten ibaret mi goruyorum.. Cocuklarina bir gun icinde 5 kez siddetle bagiran bir anne, hatta bu 5 kezin 2sinde siddeti dusunmus bile olan bir anne gercekten haftanin bir gunu bile olsa cocuklariyla evde yalniz birakilmali mi?? Allahim ben nasil bi insanim..

Bu satirlari, gorunursem yine birsey isteyecekler, gozumun icine baka baka kavgaya tutusacaklar, aglamaya baslayacaklar, ellerinde kitap/oyuncak/boya kalemi naralar atarak ustume ustume kosturacaklar korkusuyla gorunmeden mutfak tezgahinin ustunde yazmaktayim. Oysa iceriden civil civil gulusme sesleri geliyor.. Gorunmemeliyim, dikkat cekmemeliyim..

Ben gercekten nasil bi anneyim?

Tuesday, February 08, 2011

yazasim yok.. hicbirsey yapasim yok. alt ust oldu birden bircok sey.. yine de hayati biryerlerde tutmak icin birkac unutmak istemedigim seyi yazayim dedim;

- Ezgi kendini dunyanin en iyi danscisi zannediyor. Gece, gunduz, orada, burada durup dururken bir dugmesine basilmis gibi "Ejgi dansiiinngg" diye basliyor.. Allahim, ne figurler.. kendini oraya buraya atmalar, balerin gibi iki eli tepesinde donmeler..En komigi de banyoya sokmak icin soyup doktugumuzde yine bu gorunmez dugmeye basilmasiyla ortaya firlayip dans etmeye baslamasi, ve babasini da elinden tutup kendiye beraber dondurmesi.. Babasi 41inden sonra dans etmeyi ogreniyor sayesinde.

- Ozan'in konusmama durumlari sulalemizde kaygilara yol actiysa da aniden hafif bir konya aksaniyla ingilizce soyledigi kelimeler icimize su serpti.. Ornegin: Car Keys - Ozan versiyonuyla girtlaktan bir gar giiyyss.. Bu arada adam bus, car keys, baba, ezgi, ostrich diyip 1den 10a kadar kendi dili dondugunce sayiyor ama hala anne diyemiyor.. Sanirim benimle sorunlari var..

- Gecen gun nereden aklima geldiyse ofsiteki insanlara bizim yagli guresten bahsettim.. Once saka yapiyorum zannettiler. Fotograflarla ispata kalktigimda ise agzi acik bakakaldilar.. Aslinda nasil da kaniksadigimiz ne garip sahneler var ulkemde bir kez daha dusundum.

- Murathan Mungan, hastayim sana.. Freddie Mercury, sana da.. Keske olmeseydin be Freddie abicim..

- Ote yandan iki adet Ahmet Emin kitabina basladim, ikisinda de 50 sayfadan ileriye gidemedim. Halbuki yazarimiz kendini bir programda "dostoyevsky" ile es tutmustu.. Ben bir okuyu olarak ne hissetmem gerektigini bana satir aralarinda caktirmadan soylemeye calisan yazarlari ve kitaplarini sevmiyorum.

- Tuna 5 gunlugune sehir disina gidiyor. Kendi basima iki cocuk kalakaliyorum ortada.. Dusundukce elim ayagim titriyor.

- 3 gun ofis durumlarinda ilk haftamiz iyiydi.. Ancak Nicola vardi pek bisey anlamadim.. Bu hafta Nicola gidiyor ve biz kaliyoruz biz bize..

Boyleyken boyle.. daha ic acici gunlerde gorusmek uzere...