Wednesday, December 29, 2010

Kres gunleri basladi..

Cocuklarin kresteki ilk gunleri ve ofiste elim ayagim kilitlenmis, gozlerim telefonda bekliyorum.
Ilk haberlere gore, Ozan Nicola'nin bacaklarina sarilmis, birakmamis.. Sonrasinda da durmamacasina aglamaya baslamis. Ezgi ise bir kosede kalakalmis..Ilk mesajin sonunda Nicola "Krestekilere soyledim, 15 dakika daha aglarlarsa gidip alacagim" diyor... Ardindan da ekliyor.. "ben bu kadar zorlandiysam kimbilir sen ne yapardin "

Gozumun onunde bir sahne beliriyor. Disci koltugunda oturuyorum. 6 yasinda ya varim, ya yokum..Babam elimden tum gucuyle tutmus, hic birakmiyor.... Bir yandan da, belli ki elleri titreyen genc doktor Pervin Hanima, "cek Pervin Hanim, CEK, CEK, CEEK " diye bagiriyor.. Babam ama niye oyle diyor? Cekmesin Pervin Hanim, biraksin disimi.. Bu babam da bana niye hic acimiyor?? Dur yapma Pervin Hanim desin, birak kizimi desin, gel kizim gidelim desin.. Demiyor.. Demiyor. Hic anlamiyorum.. Cok agliyorum..

O zaman anlamadigimi simdi anliyorum.. "Alma cocuklari" diyorum Nicola'ya. Ne kadar aglarlarsa aglasinlar, sakin gideyim goruneyim deme.. Bugun en zor gun. Yarin daha kolay olacak...

Aksam oluyor eve gidiyorum.. Ozan her zamanki gibi neseli, Ezgi'de pek bir degisiklik yok. Bekledigim bunalimi yasamiyor gibiler. Yalniz bir ara Ezgi'ye soruyorum..

- Ezgicigim, bugun nursery'e (krese) mi gittiniz?
Ezgi her zaman yaptigi gibi iki elini birbirine surterek:
-Anni nursery bittiii..

Anliyorum ki, kizim olayi kafasinda bitirmek istiyor..

Yine de bir baslangic..

Ikinci gunumuz oglen yemeginin ardindan verilen "cikoaltali kek" sayesinde daha kolay geciyor..

Sophie diye henuz tanismadigim ama telefonda gorustugum bir "key worker" dedikleri sorumlu ablalari var orada da... Ikinci gunun sonunda "simdi daha iyi anliyorum" diyor. Ozan'a sikliklla sarilmam, Ezgi'yi de kendi haline birakmam lazim.. Iyi anlamisin diyorum icimden. Gonlum ferahliyor.

Yarin ucuncu gunumuz.

Anne yine bir gozu telefonda gecirecek butun sabahi.

Arkalarindan "buyumus de krese gidermis yavrularim " diyecek. Yine ici daralacak, avuclari terleyecek. Ama Allah'a emanet edecek.. Gerisini dusunmeyecek..

Sunday, December 05, 2010

bir hayata yeni bastan...

gerektiginden uzun suren bir ikilemi, ust uste durmadan 4 gun yagan kar cozdu, sonrasinda da eridi gitti...

en bastan beri kararliydim, daha az calisacak, is guc meselelerine daha az kafa yoracaktim..

ancak baska bir firsat cikti karsima.. kacirilmamasi gereken birsey olabilirdi. Degerlendirmeli miydim?

annem bile ayni fkirdeydi.. yapardim ben, her isin ustesinden gelebilirdim.. ihtiyac aninda imdat diyecegim tek bir insan (ana baba komsu vs.) olmadan hem isimde ilerler, hem gunde 3 saat yolculuk eder, hem is cikislarinda iki yas bunalimina grizgah eden 2 mini canavarla ugrasir, ustune her aksam cesit cesit yemekler, sutlaclar yapar, yavrularimi iyi besler, iki elim kanda olsa beyazlari onyikamali yikar, yine de ben bu isin altindan kalkardim.

Is konusunda da gerekli kontaklar kurulmus, ilgili yerlerden onaylar alinmis, aklimda "interview" sorulariyla trenlerde hayali gorusmelere baslamistim..

ancak kalbimin icinde biryerlerde birsey iplerimi devamli geri cekti.. olmaz dedi..

en sonunda isin icinden cikamayip "Allahim birsey olsun ki karar vereyim" dedim..

Nitekim cok guzel birsey oldu - hemen ertesi gun..

Hic durmamacasina gunlerce yagacak bir kar basladi..

Uc gun boyunca cocuklarla evden cikamadik.. Ne Nicola ise gelebildi, ne biz gittik.. Dip dibe, burun buruna uc koca gun.. ara ara annenin babanin calismasina bile izin verdi yavrularim, bir an olsun bizi uzmedi..haftasonu travmalarinin hicbirinden eser yoktu, sanir2im biryerlere kacmak uzere olmadigimizi anlamislardi.

Kisaca bu olay hepimize ilac gibi geldi. Cocuklarin gozlerindeki o dogal nese, anneyi babayi devamli etrafta gormenin veridgi huzur inanilmazdi. Ben yan odada calisirken sirayla oyunlarini birakip yanima geliyorlar, ben tam bir cadi anne olarak "yine ne var!" moduna girmisken, bir kucucuk sarilip geri gidiyorlardi. Bazen Ozan bir kitabini alip geliyor, sandalyemin yanina oturup bacaklarini carpraz yapiyor, onbes dakika boyunca hic sikilmadan ayni sayfalara bakip kendi kendine konusuyordu.. Bazen de Ezgi Pitir pitir kosarak geliyor, ellerini birbirine surterek "tabi tabi (teletubby) bittiiii" diyordu.. Bu dort gun boyunca Ezgi her muzurlugun altindan cikan bir badem sekeriydi, ozan da opulmeye kucaklanmaya doymayan bir lokum.

peki ya ben?

ben sanirim hic hayatimda bu kadar huzurlu olmamistim.

bu pazar itibariyle de, haftalardir yaptigim onca monologun, diyalogun ardindan kararimi verdim.

Sanirim bu is gidecek, baskasi da gelirse gelecek gelmezse de gelmeyecek.. ama benim cocuklarimin 2. yasi her gun birer birer gececek.

Kisaca demem o ki, ben bu kis 3 gun ofiste, 4 gun evdeyim..

Beklerim :)